Otelimiz bizim İstiklal Caddesi gibi şehrin en merkezi bölgesi ve caddesi olan Kartner Strasse'de Austria Trend Europe Hotel. Ünlü St.Stephans Katedrali le Opera binası arasında kalıyor ve her ikisine de yürüyerek 2 dakikada ulaşıyorsunuz. En önemlisi de NordSee adlı deniz mahsülleri fast food restoran zincirinin bir tanesi otelimizin tam karşısında. Üç gün boyunca her öğlen burada yemek yedik dersem!!!Kar
Viyana'da neredeyse her binanın tepesinde bir heykel var ve yürürken nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. İlk durağımız, kentin en büyük meydanında bulunan ve şehrin simgesi olan St.Stephans Kathedrali oldu. 1360-1440 arasında inşa edilen yapı, gotik mimarinin harika bir örneği. Katedralin güney kulesine çıkmak için daracık bir koridor boyunca tırmandığımız 343 basamak neredeyse kalp krizi geçirmeme sebep olduysa da gördüğümüz manzaranın buna
kesinlikle değdiğini söyleyebilirim. Şehir tamamen ayaklarımızın altındaydı, kulenin çinili çatısı da muhteşem bir renk ve geometri harikasıydı. Kuzey kule ise reform hareketlerinin kurbanı olmuş ve hala tamamlanamamış. Katedralin çevresinde satılan akşamki Mozart&Strauss konseri için biletlerimizi aldıktan sonra Opera yönüne yürüyüp 1860'da yapılmış bu harika binanın hemen karşısında bulunan Hotel Sacher'in cafesinde bu sefer Viyana'nın ünlü pastası Sachertorte'yi denedik. Pürüzsüz çikolata kaplamasının altında bir tabaka kayısı reçeli bulunduran tart, Viyana'nın geleneksellerinden. Tatlımızı yiyip, kahvemizi içtikten sonra iyice dinlenmiştik, ne de olsa sabah 04:30 da yollara düşmüştük.
Hundertwasser dönüşü, artık otele tam giriş yapmıştık ve bir duş alıp günün yorgunluğunu atmaya çalıştık. Akşam gideceğimiz konser için daha vakit olmasına rağmen ciddi kıyafetlerimizi giymiştik. Konserler Viyana için bir ritüel. Çok özel giyinilen konser ve gösteriler olduğu gibi bizimki o tarihlerde devam eden Viyana Festivalinin konserlerinden biri olduğundan daha rahat ama yine de daha ciddi giyindik.
Yıllar boyunca Viyana deyince ilk aklıma gelen şinitzel olmuştur, işte şimdi şinitzelin vatanındaydım. Gelmeden önce arkadaş,
internet, yazılı basın gibi araştırmalarım sonucu şinitzelin en iyi adresi olan Figlmüller'i aramaya koyulduk eşimle. Otelimizin hemen ilerisinde bulunan St.Stephans meydanının arkasında bulunan faytonların olduğu meydanda bir pasaj. Pasajı geçip diğer pasaja girince sağda küçük, tıklım tıklımve kapısında kuyruklar olan dükkan. Bize bu şubeleri değil de bir sonraki sokakta bulunan diğer şubelerini tavsiye etmişlerdi allahtan. Daha ferah, daha geniş ve daha az kalabalık. Menü klasik: Figlmüller şinitzel ve patates salatası. Yanlız iki kişiydik ve 1 şinitzel istedik, çünkü devasaydı şinitzeller, tabi patates salatası 2 tane. Yedikçe yiyesiniz geliyor o kadar güzel bir salata ki. Restornatta kola yok, sadece şarap ve meyveli soda mevcut, bunun nedenini sorduğunuzda yanıt : GELENEK. Bizim Bursa'daki iskenderciye benziyor burası, menü belli, yer ufak, sıra çok, yani "ye ve kalk", ama bunu asla hissettirmiyorlar, güzel olan bu.
Daha Viyana'ya geleli birkaç saat olmuştu ama şimdiden gördüğümüz St.Stephansdom, Opera Binası, Schönbrunn, Hundertwasser, Mozart'ın evi, Mozart Konseri bize bu şehrin ne kadar sanata, mimariye, tarihe ev sahipliği yaptığını gösteriyordu.
Sabah 04:30 dan gece 23:30 a kadar geçen süre, 19 saat. 19 yıl daha kattı yaşamımıza.
No comments:
Post a Comment