Monday, July 30, 2007

HAYAT AKIP GİDİYOR




Günler ne kadar hızlı geçiyor, hayat akıp gidiyor yakalamak mümkün değil. Kalkıyorum pazartesi, oturana kadar cuma...Neler oluyor hayatta gün güne uymuyor. Bir mutlu bir mutsuz bir sevinçli bir kederli bir dargın bir barışık zaman zaman çok karışık zaman zaman çok bulanık. Kızımın çiçeklere verdiği su gibi herşey berrak ve temiz değil. Sağlık her zaman dört dörtlük değil. Bir tırnağın değerini onu kaybedince mi anlamak gerek? Ya daha kaybedeceklerimiz? Niye herşey elimizin altındayken bilmeyiz değerini, niye hep gidenin arkasından ağlarız da yanımızdakine gülmeyiz?

Sunday, July 22, 2007

En Güzel 3 Yıl



Daha dün gibi Duru'ya hamile olduğumu öğrendiğim gün. Dünyanın en mutlu insanıydım ne yalan söyleyim bir kızım olsun istemiştim. Tabi fark etmezdi cinsiyeti ama seçme şansım olsa kız seçerdim diyordum hep içimden. 9 ay boyunca hergün yazdım her dakika onunla konuştum. Sonra o doğdu minicik pembecik birşey. İlk kez kucağıma aldığım an hala hatırımda. Bana bakışı, kokusu, rengi... Sonra biraz keyifsiz günler başladı benim için, kızımla arama bir hastalık girdi neredeyse kırk gün çok ilgilenemedim onunla. O günlerim hayatımın karanlık günleri.Sildim onları yaşamımdan. 40 gün yok hayatımda.
Sonra 1 yaşına girdi meleğim, büyüdü, yürüdü. Beni hiç ama hiç üzmedi. Derken 2 yaş en güzel zamanları, yeni yeni konuşması ve işte 3 yaş....Arkadaşım olmaya başladı, ufak ufak benimle dertleşmeye, sohbet etmeye. Canımın içi, hayatımın neşesi, bugüne dek yaptığım en güzel şey. Üç güzel yıl nasıl geçti nasıl bu kadar büyüdü nasıl hayatımızın odak noktası oldu...
Canım kızım hayat sana hep güzellikler getirsin, hep güzel şeylere eş etsin, mutlu ve duyarlı ol, sevildiğin kadar sevmeyi de bil. Seni çok seviyorum Bebeğim.

Thursday, July 19, 2007

1907 - 2007

Fenerbahçe kulübünün kuruluşunun 100.yılı. 1907 de kurulan takımımızın bu büyük gününü 19.07 de büyük bir coşkuyla kutladık Bağdat Caddesinde. Artık iyice yaklaşan seçimin son sesleri eşliğinde başlayan kutlamalar gerçekten de çok büyük şovlarla devam etti. Bu kadar kalabalığı bir arada daha önce hiç görmemiştim. Günler öncesinden ışıklandırılan Bağdat Caddesi sanki bir Champs Elysee. Orada bile ancak yılbaşı arifesinde bu kadar ışıklandırma oluyor.
Ülkemi bu yüzden seviyorum insanlarımızı bu yüzden; hep bir yürek, hep bir ses olabiliyoruz hep birden çocuk, hep birden yaşlı...Tek bir ses.. sanırım hareketli günler geçiren Türkiye'de bu gece en azından biz Fenerbahçe taraftarına bir moral oldu.

Nedense fotoğraf yükleyemiyorum şu an. Ama en kısa zamanda paylaşacağım fotoğraflarımızı.

Thursday, July 12, 2007

FESTİVALE GEL


Güzel şeyler oluyor artık ülkemde, yararlı aktiviteler, geliştirici organizasyonlar, gelecek nesillere daha doğru bir gelecek için çalışmalar...Bu akşam daha bir umutlu daha bir pozitif baktım geleceğe. Ben küçükken şanslı bir çocuktum çok bilinçli bir ailem vardı. Annem sosyal yetiştirdi bizi, eğitimci olmasının da etkisiyle sadece okul ile sınırlı kalmadı eğitimimiz. Örneğin daha ilk okuldayken yılda en az 6 kez tiyatroya giderdim. Ama çevremde her arkadaşım bu kadar şanslı değildi, o zamanlar çok daha dar bir açıdan bakılıyordu herşeye. Zamanla aileler daha bir geleceğe yönelik düşünen, daha aydın, daha araştırıcı oldular. O aileler belki de şimdi bizleriz ve bizler çocuk yetiştiriyoruz. Şanslı da çocuklarımız bizim çocukluğumuza göre. Neden mi tüm bu yazdıklarım; bu akşam Duru ile birlikte çocuk tiyatrosundaydık. Kadıköy Belediyesi ve Çocuk ve Genç Tiyatrocular Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği "6. Çocuk Tiyatroları Festivali" Özgürlük Parkı'nın içindeki amfi tiyatroda 6-16 Temmuz tarihlerinde her akşam farklı bir çocuk oyununun sergilendiği bu organizasyon gerçekten de beni inanılmaz mutlu etti. Kışın yüksek fiyatlara izlenen oyunlar bu tarihler boyunca bu sahnede ücretsiz izleniyordu. Her akşam gittiğinizde içeri girebiliyorsunuz ve kışın oynanan tüm oyunları ücretsiz izliyorsunuz. Üstelik harika koltuklarda ve tertemiz havada. Bundan daha iyi ne olabilir? Oyunlarda verilen mesajlar, görselliğe dayalı öğretme metodu, küçücük yaşta çocuklara verilen tiyatro sevgisi de işin cabası. Üstelik her kesimden her yaştan yüzlerce çocuk. Gerçekten de güzel bir nesil yetişiyor ve ne olursa olsun bu ülkede güzel şeyler de oluyor.

Tuesday, July 10, 2007

PRENSES KAPKEK

Karşınızda prenses kapkeklerimmm. Çok sevdim bu ismi, sevgili Eltoş dan duymuştum ilk kez. Muffin diyorlar yurtdışında hatta artık ülkemizde de hayli bir çoğunluk bu kelimeyi kullanıyor ama tercihim her zaman kapkekten yana. Duru babasıyla parka gidince mutfak bana kaldı ve iş yorgunluğumu ve stresimi ancak bu giderir deyip yemek tariflerimi karıştırmaya başladım. Tatlı, renkli birşeyler beni de canlandırır dedim ve sevgili Gülsen Teyze'min bana Kanada'ya giderken bıraktığı kapkek kalıbını görünce hemen işe koyuldum. Teyzem kapkek konusunda gerçekten bir uzmandır ve bana da bu işin sırrının tüm malzemeyi tahta kaşıkla karıştırmak olduğunu söylemişti. Önce beyazları karıştırdım; yani un, şeker, kabartma tozu, bir çimdik tuz, vanilya ve süt. Daha sonra yumurtaları ayrı bir yerde çırpıp karışıma ekledim ve en sona da sıvıyağı ekledim. Bu arada portakal kabuğu rendesini de ihmal etmedim.Hepsini tahta kaşıkla karıştırıp kapkek kalıplarına döktüm. Önceden 160 derecede ısıttığım fırında üstleri pembeleşene kadar pişirdim. Dr.Oetkerde çalışan canım kuzenim Bahar'ın bana Hollanda'dan getirdiği pembe sosu da benmari usulü eritip kapkeklerin üzerine dökünce prenses kapkeklerim hazırdı. İşim bitince benimkiler de kokuyu almış olmalı ki kapıdan içeri girdiler. Ne kadar yorgun olursam olayım Duru'nun "anneciğimmmmm eline sağlıkkkk" demesi yok mu işte tüm emeklere değiyor.


Kapkek malzemesi:

*2 su bardağı un

*1 su bardağı tozşeker

*2 yumurta

*1 su bardağı süt

*Bir çimdik tuz

*1 paket kabartma tozu

* 1 paket vanilya

İsteğe bağlı olarak taze meyva ve ceviz de eklenebilir.

Sunday, July 08, 2007

SEDA ARTIK TÜRKİYE'DE


Uzun yıllardır Türkiye'den uzakta yaşayan sevgili arkadaşım Seda artık Türkiye'de. Ve işte Türkiye'den ayrı kaldığı yıllarda kazandıkları ve bize kazandıracakları. Seda tüm hanımlarla çok değişik konularda buluşuyor ve onların yaşamlarına ortak oluyor. Seda'yı ya da www.lotuskadinlarkulubu.com u tıklamanız yeterli onu tanımak için.
Sevgili Seda tekrar aramıza hoşgeldin.

Saturday, July 07, 2007

KABAK ÇİÇEĞİ DOLMASI



Bazı tatlar özeldir benim için, işte bunlardan biri de kabak çiçeği dolması. Tadı, yapılışı, adı, ikram edilen mekanları benim için hep özel olmuştur. Öyle her restoranda yapılmaz, her markette bulunmaz, herkes bilmez. Genelde Ege yöresinde bulunur ama artık İstanbul mekanlarında da ismini duymaya başladık.
Geçen gün Metro'da paket içinde bulunca kabak çiçeklerini dayanamadım aldım. Nasıl olsa normal dolma gibi hazırlanıp pişirilir dedim ama bir noktayı atlamışım. Çok hassas ve ince yapraklarını yıkamak bile büyük bir hüner. Sanki çok dikkatle heykel yapıyor gibi hissettim kendimi çiçeklerin içini doldururken.

Dolma içini bu aralar çok sık kullandığım Knorr Zeytinyağlı Dolma Harcı nı kullanarak hazırladım. Fıstığı, üzümü baharatı herşeyi içinde tadı da çok güzel. Yıkadığım çiçeklerin içini harcla doldurup yaprakları birbirine çapraz gelecek şekilde kapattım ve biraz su ve limon suyuyla pirinçler yumuşayana kadar pişirdim.


İşte kabak çiçeği dolmam hazırdı. Ege'den tatlara yaz boyu devam.

Friday, July 06, 2007

BU NE İLK NE DE SON



Barış ne ilk ne de son....Trafik canavarına bir kurban daha gitti. Ama canavar kim burada asıl konu bu. Barış'ın kaza yaptığı yerde yıllardır sürekli bir ambulansın durması acaba ne anlama geliyor? Buraya ambulans yerine trafik lambası konamaz mıydı? Yolların bu durumu, işaret ve levha eksikliği acaba sadece bütçe yetersizliği mi? Adnan Kahveci, Barış, Kerim, Ajlan ve daha bilemediğimiz bir sürü isim. Nice anaların, çocukların, sevgililerin canı yandı gözü yaşlı kaldı.
Yetmedi mi bu kadar can yetmedi mi bu kadar sırazsız ölüm. Bırakın artık mazotu, başörtüsünü, para yemeyi biraz daha gerçekçi olun biraz daha samimi olun biraz daha dürüst olun. olamayacaksanız da çekilin.

Tuesday, July 03, 2007

HERŞEYE RAĞMEN


Hastalıklara, üzüntülere, iş yoğunluğuna, kine, nefrete, kişisel çatışmalara, maddi sorunlara, havaya, trafiğe..... RAĞMEN hayat güzel.

Kurabiye hamuruna sadece sevgi kattık Duru ile ben.

Siz 1 yumurta, 2 bardak un, 1 bardak pudra şekeri, 1 paket kabartma tozu da eklemeyi unutmayın.

Sunday, July 01, 2007

UÇURTMA ŞENLİĞİ


"Uçurtmayı vurmasınlar" adlı bir film beni çok etkilemişti yıllar önce. Annesiyle hapishanede yaşayan bir çocuk vardı. Kaderin cilvesi derler ya tam bu deyişe uygun bir kader, şans her ne ise. Bugün sahilde düzenlenen uçurtma şenliğinde bir an nasıl olduysa geldi bu film aklıma. Herhalde üçümüz güzel havada, uçsuz bucaksız gökyüzünde uçurtmaları seyrederken aslında ne kadar özgür ve aslında ne kadar şanslı olduğumuzu düşünürken bir yerde aklıma geldi. Masmavi pırıl pırıl deniz, sıra sıra dizilmiş prenses adaları, rengarenk yelkenliler ve gökyüzü canlı mı canlı renkli mi renkli. Öğle saatlerinde uçurtmalarımızı aldık ve doğru sahile indik. Biz küçükken uçurtmamızı kendimiz yapardık. Rengarenk kağıtlar arar bulur, özel çıtalar kestirir onlardan harika uçurtmalar yaratırdık. Bugün artık ne vaktimiz olduğundan ne de çıtaları bulacak o mahalle marangozları olmadığından eskiden aldığımız uçurtmaları alıp düştük yola. Malesef iki uçurtmamız da bizi yarı yolda bıraktı aslında. İşte bizim yaptığımız uçurtmalar bize bunu yapmazdı. Birinin yapışkanı çıkmış diğerinin de ipini evde bırakmıştık ve yeni bir uçurtma almamız şart oldu. Baba kız büyük hazırlıklardan sonra uçurtmayı uçurtmayı başardılar.
Ama en güzel uçurtma en yüksekte salınan Türk bayraklı olanıydı. Göklerde dalgalanıyor ve Türk'ün gücünü sanki herkese kanıtlıyordu.