Thursday, May 31, 2007

WHISTLER


Gunler geciyor donus vakti yaklasiyor. Bulbulu altin kafese koymuslar yine de vatanim demis misali hersey heryer herkes cok guzel burada ama ille de vatanim ille de sevdiklerim. Ama bir yarIm burada kalacak bu sefer cunku burada da cok sevdiklerim var. Onlarin ozlemi olacak bu kez de. Ama aklimizda hep guzel anilar kalacak. Bu anilardan biri de gectigimiz pazar gunu yaptigimiz Whistler seyahati olacak. Whistler bir kayak sehri ayni zamanda da 2010 kis olimpiyatlarinin yapilacagi yer. Yaklasik 2'5 saatte vardik Whistler`a ve vardigimizda karsilastigimiz manzara superdi. Kayak yapanlar, bisikletle daglara tirmanip adrenalin gosterisi yapanlar, snowboard cular....Dahasi super bir kayak sehri, harika otellerin oldugu. Olimpiyatlar icin inanilmaz bir hazirlik var, oteller yenileniyor, yollar yapiliyor.

Cok sik magazalar, kafeler, restoranlardan olusan bu minik sehir kis sporu sevenler icin ideal. Whistler`dan cikip donus yolumuzda cok buyuk bir selale olan Shannon`a ugramayi da ihmal etmedik. Daglardan gelen buz gibi su bizim Bolu Dagindan akanin aynisi. Gercekten de ulkemizin ne kadar cok guzellige sahip oldugunu buralari da gorunce bir kez daha anladim.



Whistler`i herhalde 2010 kis olimpiyatlarini televizyonda izlerken bir kez daha anacagiz gibi.

Tuesday, May 29, 2007

DAGLAR DAGLARRR

Kurban olam yol ver gecem...Sevdigimi son bir olsun yakindan gorem...

Bu sarkiya uygun bir tur yaptik Kanada`da gercekten. Turkiye`de de gelmeden cok merak ettigim yer olan Capilano Suspension Koprusu`nu gorecegimiz bu tur icin Vancouver sehir merkezinde Pan Pasific otelin onunden Landsea Tours adli turun sirin otobuslerine bindik ve Kanadali guleryuzlu rehberimiz Brian ile yola ciktik. Ilk duragimiz somon baligi uretme ciftlikleri oldu. Kanada deyince ilk akla gelenlerden biri de somon baliklari. Bizim Adapazari-Sapanca yoresindeki alabalik ciftlikleri gibi burada da somon ciftlikleri var tek farki bizim alabalik ciftliklerinin hemen yaninda aile restoranlari olur hani kapisinda "Aile Salonumuz Ust Kattadir" diyen. Burada oyle yemek yerleri yok. Turkiyeden de cok asina oldugumuz ciftlikler Duru`nun ilgisini cektiyse de bana oyle cok da degisik gelmedi. Ciftlikten Capilano`ya dogru yola ciktik Brian`in rehberliginde. Gittikce tepelere dogru tirmanmaya baslamisti otobus ve tum Vancouver ayklarimizin altindaydi sanki. Capilano koprunun bulundugu semtin adi. Iste dunyanin ilk asma koprulerinden olan Suspension Bridge. Iki yesil vadiyi birlestiren bu tahta kopru uzerinde yurumek gercekten de cesaret istiyor. Altindan nehrin aktigi ve cok yuksek olan bu kopru surekli sallaniyor. Hele bir de ustunde fazla sayida insan varsa, kalbi olanlar yurumesin derim. Tabi biz cumbur cemaat kopruye ciktik ve tahta yoldan Duru`nun onderliginde ilerledik. Koprunun diger yakasina gectigimizde yesilin her tonu, doganin tum guzellikleri bizi bekliyordu. Kucuk dereler uzerine insa edilmis tahta koprulerden yurumek cok guzeldi ve hava da sansimiza cok acikti. Capilano Suspension Bridge benim su ana kadar Vancouver`da gordugum favori mekandi. Capilano`da ogle yemegimizi yedikten sonra Grouse Dagi`na dogru cevirdik rotamizi. Belli bir noktaya kadar arabayla cikilan bu mekanda otobusten indikten sonra buyuk bir teleferige biniliyor. Aman allahim heryer kar oldu birden bire ve sehir sanki kucucuk kaldi asagida. Gercekten de sehrin en yuksek tepesindeydik ve gunesin yaktigi bir havada hem kar hem gunes ayni anda yasaniyordu. Lumberjack sov icin yerlerimizi odun kutuklerinin uzerinde aldik ve bu harika outdoor sovu heyecanla izledik. Grouse Mountain bizim Uludag`a cok benziyor fakat burada pistler daha buyuk ve daha cok. Dagdaki otelin harika terasinda kahvelerimizi ictik bir tarafta karli daglar, onumuzde yemyesil orman ve asagida guzel Vancouver. Son duragimiz burasi olmasina ragmen Brian`in harika tur rehberligi sayesinde baraja da gittik ve yesile doyduk gun boyunca.

Monday, May 28, 2007

STANLEY PARK

Yapilacak o kadar cok sey var ki burada hangisini hangi gun yapacagimizi sasirdik. Geldigimiz ilk gunler tatil oldugu icin butun aile program yapabildik ama hafta ici olunca herkes arabasina binip isine gidince biz de kendimize bir araba kiraladik ve iste maceramiz basladi. Duru, Erkan ve ben ilk defa yalniz kaldik ve bu da yetmezmis gibi arabamizla Vancouver`a dogru yola ciktik. Yabanci bir ulkede hic bilmedigimiz yollarda ve de kaldigimiz yere 1 saat uzaklikta buyuk sehre gidiyorduk... Benim elimde harita bir yandan cevreyi gormeye calisiyor bir yandan da yol buluyordum. Tabi Duru`nun da sikildim nagmeleri hic durmuyordu bu arada. Yolumuzun ustunde kocaman bir cocuk parki gorunce once onun gonlunu yapalim dedik ve bu devasa parkta kendimizi bulduk. Gercekten de Duru bayagi keyif aldi buradan ve ciktigimizda Istanbul`dan cok alisik oldugu marka Toy`s R`Us i gorunce sevincten cildirdi. Gel de girme oyuncakciya. Gezmek guzel de daha anayola cikip asil hedefimiz Vancouver`a gidecektik daha. Anayola cikmak sandigimizdan zor olsa da iste yola ciktik. Yol boyunca yesillikler, kar kapli daglar artik klasik bir manzaraydi. Anayoldan cikip bizi Vancouver`in merkezine baglayan bir caddeye girdik ki tam bir kabus cadde. Hasting adi verilen bu cadde gibisini ben bugune kadar hicbir ulkede gormedim. Evsizlerin, hapcilarin, alkoliklerin bulundugu bu caddede arabada olsa bile insan tedirgin oluyor. Degisik kiyafetli, envayi cesit suratli yuzlerce evsiz cadde boyunca dizilmislerdi. Bambaska bir Vancouver vardi karsimizda. Caddeyi ilerledikce manzara guzellesti ve iste yolun sonunda Kanada`nin ikinci buyuk parki Stanley Park. Gercekten de devasa bir park ve sehrin en guzel yerinde. Once parkin icindeki Fish House`da Kanada`nin unlu somon baliklarindan yiyerek gezimize basladik. Gercekten de zoru basarmistik ve cok guzel bir bicimde yolu bulmustuk Erkan`la. Baliklarimizi yemyesil bahcede yedik ve parkin icindeki unlu akvaryumu gezmekle ise basladik. Tabi benim hayvansever kizim buradaki baliklara, yunuslara, su samurlarina bayildi. Akvaryumda degisik deniz hayvanlarini gorme firsatimiz oldu. Park o kadar buyuktu ki saatler yetmeyecekti yuruyerek gezmemize. Biz de fayton turu aldik ve degisik milletlerden insanlarla tum parki keyifle gezdik. Gercek totemlerin oldugu bolgede faytondan inip fotograf cekmeyi de ihmal etmedik tabi.






Gezi bittiginde biz de yorgunluktan bitmistik. Ilk kez yalniz seyahat ettigimiz icin fazla gec kalmamak icin yola koyulduk. Gunes batmak uzereydi ve biz yolda hafif bir muzikle kucuk Abbostford`a dogru ilerliyorduk...

Sunday, May 27, 2007

KANADA GUNLERI

Iste gittik gidecegiz derken Kanada`da daha da dogrusu Vancouver`da bir haftamiz bitti bile. Teyzemlere olan ozlemimiz bitecek derken her gecen gun daha da artiyor bir hafta sonra yeniden ayrilacagimizi dusunerek. Gercekten kuzenlerime, enisteme, teyzeme doymak mumkun degil. O kadar guzel vakit gecirtiyorlar ki bize. Bir haftadir en guzel yerlerde geziyor en mutlu anlarimizi yasiyoruz onlarla. Yasadiklari yer Vancouver`a 1 saat uzaklikta Abbostford adli bir kucuk sehir. Gercekten minicik, yemyesil tek katli ve bahceli evlerin oldugu sakin bir kasabaya benziyor daha cok. Buraya geldigimiz ilk ginden beri cok fazla gezme imkani bulduk, Turkiye`ye donunce detayli yazacagim ama ilk geldigimiz gunun ertesi gunu gittigimiz ve bir gece de kaldigimiz Victoria sehri gercekten aklimda en cok kalan yerlerden biri oldu. Vancouver adasinda bulunan bu ufak sehirde bir suru guzellik bir arada bulunuyor. Buraya bir feribotla gectik. Pasifik okyanusunda gemiyle gezecegim hic aklimdan gecmezdi. BC Ferries denilen ve bizim Bandirma-Yenikapi feribotlarina cok benzeyen bu gemiyle yaklasik 1,5 saatlik yolculuktan sonra adaya geldik ve biraz daha yol kat edip Victoria sehrine ulastik. Havanin yagmurlu olmasi bizim gezmemizi kesinlikle engellemedi ve unlu The Empress otelin onunden gecerek ilk olarak Royal BC muzesini gezdik. Ertesi gunun Vicoria sehrinin tarihi gunu olmasi sebebiyle her yer cok kalabalikti ve biz muzeye girebilmek icin neredeyse 1 saat sira bekledik. Muzede ozellikle Titanik gemisinin ozel esyalarinin sergilendigi bolum benim cok ilgimi cekti fakat Duru surekli hayvanlarin maketlerinin oldugu yerlerde dolasmak istedigi icin cok fazla detayli gezme firsatimiz olmadi ROYAL BC Muzesini. Buradan cikip hukumet binasinin onundeki torenleri izledik tabi izlerken de nerde bizim Mehter Takimi demekten kendimizi alamadik. Victoria tam bir deniz sehri. Marinasi, genis ve kalabalik caddeleri, Cin mahallesi ile Avrupa sehirlerine cok benziyordu. Yemeklerimizi yiyip kalacagimiz otele kendimizi atmamizla uyumamiz bir oldu ve uyuyus o uyuyus... Sabaha kadar....





Sabah kapali ama yagmursuz bir hava bizi bekliyordu. Butchart Gardens`a dogru yola ciktik. Aman allahim burayi anlatmak icin kelimeler yetersiz kalir. Cennet dedikleri bu olsa gerek. Bir doga harikasi. Bu kadar cicegi bu kadar yesili bir arada gormedim ve gorecegimi de zannetmiyorum. Su an web sitesini sadece yazmakla yetiniyorum cunku programda bir aksama var ama bu siteye girmenizi siddetle oneririm. www.butchartgardens.com




Butchart gercekten de gorebilecimiz en guzel bahceydi. Binlerce cicek, binlerce yesil bitki, dogal goletler....Buradan cikip 5 km. uzaklikta Butterfly Gardens denilen kelebekler bahcesine gittik ki, burada da yururken uzerinize konan rengarenk kelebeklerle kendinizi cennetin bir kosesinde zannedersiniz. www.butterflygardens.com







Aksam olmak uzereydi biz de donus yoluna koyulmustuk artik. Son duragimiz Royal Roads universitesinin de icinde bulundugu Hatley Park oldu. Burada yemyesil otlarla kaplanmis Hatley Kalesi gercekten de gorulmeye degerdi. Bahcesi, Pasifik kiyisinda olusu, kalesi bu parka ayri bir ozellik katmisti.







Iste daha ikinci gunden yaptiklarimiz, gorduklerimiz. Hangisini yazacagim hangisini anlatacagim bilmiyorum. Ama tek bildigim su an ailecek guzel bir ruyadayiz.

Friday, May 18, 2007

KISA BİR SÜRE YOKUM

Sevgili dostlar, on beş gün kadar yokum. Kanada, Vancouver a gidiyorum eşim ve kızımla. Oralardan yazmaya çalışacağım ama yazamazsam 3 haziranda görüşmek üzere...

Tuesday, May 15, 2007

BICIK BICIK


İnciklerim boncuklarım benim güzel bıcıklarım. İşte benim çıfıt çarşım. Yatak odasında koşu bantının koluna asılı, Erkan'ın eski kravat askısında kendisine yer bulmuş aksesuarlarım. Görüldüğü gibi kendilerine ait bir kutuları bile yok ama benim hep karşımdalar. Rengarenk, çeşit çeşit, boy boy, ucuz pahalı....Her kıyafete, her davete, her eğitime giderken mutlaka içlerinden biri bana yardımcı olur. Bugüne kadar hep neşe kaynağım olan , içimi açan bana enerji veren boncuklarım. Hepsinin ayrı bir hatırası, ayrı bir hikayesi var benim için. Üç kuruşa beş kuruşa....Bedeli yok. Bunlar benim boncuklarım, bıcıklarım.Rengarenk, cıvıl cıvıl boy boy...

Monday, May 14, 2007

ŞAMPİYONLUK KUTLAMASI

"Mazinde bir tarih yatar, yaşa Fenerbahçe.

Ne mutlu seni sevene yaşa Fenerbahçe"


Anneler günü coşkuyla yaşandı pazar günü bizim evde ama coşkunun asıl kaynağı akşamdı. Ailecek fenerli olmamızın ve bu özel günde takımımızın bize verdiği hediye bambaşkaydı. Üçümüz oturup maçı baştan sona seyrettik. Akşam için planlarımız son anda değişmiş ve evde kalmıştık. Yiyeceklerimiz, içeceklerimiz, bayraklarımız işte yeni televizyonumuz ve maç başladı....İlk dakika hüsran..... Rakip takımdan gol geldi ama biz bütün enerjimizi yoğunlaştırdık ve saat 21:00 ı gösterdiğinde işte şampiyondukkkk. 100.yılında şampiyonluk Fenerbahçe'ye çok yakıştı. Duru ve babası havalara coştular. Ne yalan söyleyim ben biraz sönük kaldım onların yanında. Ben de malzeme desteğiyle onlara katılabildim ancak. Dolaptan bayrakları çıkarma, içecek doldurma, ikram vb..



1907’de doğdu aşkımız Sarı Lacivert renkleri oldu şarkımız
Sporun her dalında bizim şanımız Hiç bitmedi, bitmeyecek bizim aşkımız
Sarı Lacivert rengimiz Fenerbahçe herşeyimiz Hiçbir şeye değişmeyiz Çünkü Fenerbahçeliyiz
Sarı Lacivert rengimiz Fenerbahçe herşeyimiz Hiçbir şeye değişmeyiz Çünkü Fenerbahçeliyiz

Sunday, May 13, 2007

ANNEYİM ANNEYİZ ANNELER




3 yıldır anneyim, 3 yıldır bir miniğim var bana dünyayı unutturan. Güzellikleri daha güzel, renkleri daha canlı, hayatı daha dolu, sevmeyi çok daha fazlasıyla öğreten bir güzel prensesim var. Neleri yaşamazmışım, neleri hissetmezmişim, ne kadar boş bir hayatım olurmuş o olmasaymış. Bana bu güzel duyguyu anneliği yaşattığı için bugün ben ona teşekkür ediyorum. Ve anneme teşekkür ediyorum, beni dünyaya getirdiği için, sonsuz ve karşılıksız sevdiği için, en iyi koşulları sağladığı için ve en önemlisi ANNEM olduğu için. Eğer annemi seçme şansım olsaydı, senden başkası olmazdı bu anneciğim..