Tuesday, December 30, 2008

FARK ETMELİ İNSAN


Farkında olmalı insan...
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken 'dünya ! Benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
Ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli
Sonra..Azrailin her an sürpriz yapabileceğini,
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
Ve ölmeden evvel ölebilmeli.
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte
Ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli.
Ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni,
Dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde,
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini,
Ama arka sokaktaki komşusunun
O beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.
CAN YÜCEL

Teşekkürler Ayşe, canım dostum. Bu güzel yeni yıl hediyesi için, bana tekrar unuttuğum şiirleri hatırlattığın FARK ETTİRDİĞİN için teşekkürler.

Friday, December 26, 2008

2007 Aralık sonunda yazmışım aşağıdakileri, en az bir kez yapmak istediklerimi ve bir de daha çok yapmak istediklerimi. Şimdi bu yıl yanına kırmızı ile not yazıyorum neler oldu neler olmadı ya da ol-a-madı....

1. Anneanneme daha çok uğrayacağım. Daha çok uğradım ama onu nisan ayında kaybettik maalesef. Seni çok özlüyorum anneannemmmm.
2. Her ay bir kez tiyatro izleyeceğim. Maalesef yapamadım
3. Eşimle başbaşa bir kez tatile gideceğim. Başbaşa olmadı ama uzak diyarlara Küba'ya gittik arkadaşlarımızla.
4. En az bir kez yurtdışına çıkacağım. Hem de iki kez çıktım.
5. Daha çok spor yapacağım. Yaptım yapıyorum yapacağım.
6. Çayı şekersiz içeceğim. Bunu başaramadım henüz.
7. Kızımı ayda bir kez tiyatroya götüreceğim. Çok iyi yaptığımız bir şey. Devammm.
8. Eski oyuncakları , kıyafetleri ve kullanmadığım eşyaları sürekli SEVGİ MAĞAZASINA götüreceğim. Buraya değil ama faydalı yerlere götürdüm.
9. En az yorulacak şekilde çalışacağım. Şu an böyle çalışıyorum ve çok huzurluyum.
10. Anne ve babamla tatile çıkacağım. TABİ onlar İSTERSEEEEEE!!!!!! Annemle yaptık ama babam yoktu:(
11. Daha çok yazı yazıp, daha çok kitap okuyacağım. Yapıyorum çok mutluyum.
12. Daha çok sebze yiyeceğim.Yiyorum.
13. DAHA ÇOK GÜLECEĞİM.. Bilmem çevreme sormak lazım.

Bakalım 2008 in son haftasında neler yazacağım ve 2009 sonunda neler olacak olmayacak ya da ol-a-mayacak...

Wednesday, December 24, 2008

İstanbul'da bir sürrealist

Uzun zamandır gitmek istediğim Sakıp Sabancı Müzesindeki Dali sergisindeydim bu karlı İstanbul gününde sevdiğim dostlarımla. Büyük bir heyecan duyuyordum ne zamandır bu sergi için. 2 yıl önce kendi mekanında İspanya Figueres'de gezmiştim müzeyi ve hayran kalmıştım Dali'nin muhteşem beynine ve yarattıklarına. Bugün benim için bir hayal kırıklığı olduğunu içim rahat söyleyebilirim. Ne kadar az eser, tablo ve ne kadar çok eskiz vardı sergide. Oysa ki müzenin bahçesinden girişte Figueres'deki Dali Tiyatro müzesinin sembolü olan yumurta ev ekmekli kuleyi gördüğümde "heh işte aynısı " dedim kendime ve arkadaşlarıma.

Emirgan parkına bıraktığımız arabamızdan bizi alan Müze Servis Minibüsü müzenin kapısına kadar da bırakınca gerçekten bugün bu sergi keyfime keyif katacak demiştim ki, hakikaten sergi beni çok ama çok düş kırıklığına uğrattı.


20 Ocak 2009'a kadar açık olacak sergiyi gezebilirsiniz. Ancak gerçek Dali müzesindeki eserlerin çok azını göreceğinizden şüpheniz olmasın. Kırmızı Koltuk hariç tabi.







Sergi çıkışı güzel bir demleme çay ve harika pastalar yemek isterseniz Arnavutköy'de butik pastane Muskat tam sizin için. Hele şu ara yılbaşı kurabiyelerini görmelisiniz. 0212.287.59. 43 Arayın ve Gül Cergel'in harika pastalarını tadın.























Friday, December 19, 2008

MOR ELBİSE

Kış akşamları çabuk oluyor, saat dörtte neredeyse hava kararıyor ve evde akşam yemek telaşı, Duru'nun okul hazırlıkları, çay derken biraz da hoblerime vakit ayırmak istiyorum doğrusu. Puzzle şu ara sıkıcı geliyor mutlaka yine heyecan gelir ama şu an benim için hani moda deyimle OUT. DVD ve televizyon izlemek hiç beni sarmıyor bu ara. Galiba kış diye yünlerle sıcak ve renkli birşeylerle uğraşmak daha çok mutlu ediyor beni. Yeni yıl hediyesi olarak bu sene atkı örüyorum herkese bu arada da sürekli alışveriş yaptığım yüncüde gördüğüm elbiseyi Duru'ya uyarlamaya karar verdim ve onun en sevdiği renklerden birini alıp başladım örmeye. Takıldığım yerlerde yüncü Suna Hanımı arayıp yardım istedim ve işte sonuç. Süslemek için kullandığım keçe ve değişik düğmeleri Şakınbakkal Noter sokaktaki Yonca tuhafiyeden aldım. Yonca tuhafiyede bulamayacağınız hiçbirşey yok. Hele çalışanları....Elbisenin gerçek modelinde süsleme yoktu ama kalın giyinmeyi sevmeyen kızıma bu elbiseyi sevdirmek için bu yola başvurdum. Galiba da başardım çünkü sabah okula elbisesini giyerek gitti.

Thursday, December 18, 2008

YENİ YIL GELİYOR

Uzun bir ara verdiğim için içim kıpır kıpır, yazamıyorum diye bir telaş bir sıkıntı. Ama o kadar yoğun geçti ki son on beş gün.







Bayram tatilinin bir kısmı Almanya'da bir kısmı Sapanca'da geçirildi. Duru hasta oldu, iş ile ilgili gelişmeler oldu ve bu hafta sonu eğitim veriyor olacağım.

Yeni yıl geliyor, evdeki ağacımız ve Sapanca'daki şöminemiz Duru'nun isteğiyle süslendi.

İşler işler işler....Hepsini anlatmaya devam... Ama şimdilik fotolarla başbaşasınız.

Monday, December 01, 2008

YAŞARKEN ANALIM, YAŞARKEN SAYALIM


"Sensiz durur önümde resmin,
Bakar bana gözlerin, ışık arar gecede resmin
Umut verir gözlerin,
O bakışın senin, bayramlık gözlerinin
Çocuk gibi bakan, güneş gibi yakan
Hep içimde saklasam
------"

"Sensiz saadet neymiş tatmadım bilemem ki,
Alnımın yazısıydın ne yapsam silemem ki
------"


Bir yerlerden tanıdık geldi mi sizlere? 70'li yıllarda gençliğini yaşayanlar çok iyi bilir bu ismi, Ersan Erdura'yı. Ben 70 lerin başında doğsam da çok iyi biliyorum bu parçaları ve çok net hatırlıyorum onu ne kadar beğendiğimi. Yıllar sonra, bundan tam 16 yıl önce, üniversiteye ilk başladığım gün, hayatımın en değerli insanlarından biri olan Ayça ile tanıştım. O gün bugündür canımın içi oldu Ayça, iyi günde kötü günde hep beraber olduk ve babası.....Babası Ersan Erdura, benim Ersan Amca'm. 16 yıl neler yaşadım onlarla. Minik Kedinin Büyükçekmece'de bulunması ve yıllarca ben ne zaman Ayçalarda kalsam peşimden ayrılmaması, anneannenin yaptığı ve sayarak yedirdiği dolmalar ve sonra onun acı ölümü. Her ölüm acıdır da anneannenin ki çok bir tuhaf. Bir kuryenin çarpıp öldürmesi ve öylece sokakta bırakıp kaçması, evlilikler, nişanlar, sözler. Dedim ya 16 yıl. Harika bir babadır o, eşine aşık, saygılı ve tam bir İstanbul beyefendisi. İdealisttir, yıllarca bir numara olmuş bir kişinin belki de bugün hiç adının geçmemesi, onun bu idealistliğinin bir bedeli ya da ödülü????????? Ama o hiçbir zaman çizgisinden çıkmadığı için, arebesk furyasına kapılmadığı için ve özünü koruduğu için bugünün gençleri onu çok tanımıyor. Ama onun gibi bir ses, onun gibi düzgün bir kişilik ve onun gibi bir insan zor gelir bu camiaya.

Şimdilerde tüm müzik marketlerde Ayla Dikmen çalıyor. Kaç kişi tanıyordu Ayla Dikmen'i 15 gün önce? Ta ki Çağan Irmak son filmi "Issız Adam" da onun parçasına yer verene kadar. Niye yaşarken değer vermiyoruz, niye onlara yaşarken gereken ilgiyi göstermiyoruz da ölümünün 18. yılında birileri bize hatırlatınca, tanıtınca anıyoruz?

Biz her zaman olduğu gibi yine ilk gecesinde Ersan Amca'yı yanlız bırakmadık ve Cezayir sokak "Bir Numara" da sahne aldığı ilk gece onu dinlemeye gittik. Gerçek müziğe, gerçek sese hasret kalmışız. Her çarşamba orada sahne alıyor, kaliteli müzik duymak, hoş bir gece geçirmek isterseniz şiddetle tavsiye ederim.