Taban Köyü de öyle bir köy uzakta, belki hiç göremeyeceğim, hiç gidemeyeceğim ama o köy de ülkemin bir köyü, vatanımdan insanlar yaşıyor orada, okula gidiyor pırıl pırıl çocuklar. Okulun telefonu yok, acaba başka neleri yok bilmiyorduk ama haberdar olduk. Okuyacak kitapları, bir kütüphaneleri yokmuş. Meral Bozokalfa adlı öğretmenleri varmış ama, genç, çocuklarını çok seven, onları okutmaya çalışan. Ben tanır mıyım hayır ama benim de bir zamanlar onun gibi pırlanta kalpli bir öğretmenim vardı, işte o öğretmenim aracılığıyla haberim oldu bu okulun varlığından. Kitap toplamak için çevreme haber saldım ama kimisi çoktan dağıtmış, kimisi kıyıp veremiyor eh bizde de çocuk kitabı çok yok. Ne yapabilirim daha fazla nasıl kitap bulabilirim dedim ve evde okumadığım ne kadar dergi varsa-özellikle dekorasyon dergisi- yüklendim gittim sahaflara. Okul yıllarında okuduğum kitapları, dergileri satar yerine yenilerini alırdım. Yine aynı şeyi yapıp çocuk kitapları alayım dedim. Dergilerin ağırlığını kollarım kaldırmayınca hafiften bir omuz sakatlığı geçirdim ama güzel, yardımsever insanların hala var olduğunu görmek ağrımı hafifletti. Ne kadar dükkan varsa sordum ama artık kimse dergi almıyormuş. Son girdiğim dükkan sahibine artık dergileri taşımaya dayanamayacağımı, isterse çöpe atmasını ya da bir köşeye koymasını ve bu dergileri taşıma amacımı anlattım. Hemen dergileri aldı ve istediğim kitapları seçmemi söyledi. Bununla da kalmayıp kendisi de bu kütüphane için çok güzel 10 kitap hediye etti. İşte insanlık. Kitapları evde paket ederken çocukluğuma döndüm; ben de bu kitapları severek okumuştum.
Kitapları göndereceğim kargo şirketine gidince köyün adını bile bulamadılar, siz düşünün nerelerde bir köy var uzakta. Hemen yandaki diğer kargo şirketine geçtim, orada da köye hizmet vermediklerini paketin en yakın kasabadan alınabileceğini söylediler. Kitaplar yola çıktı umarım ulaşacak ve yaz tatiline girecek gençler bu kitapları okuyacak.
No comments:
Post a Comment