Monday, December 31, 2007

YENİ YIL KARARLARIM

2008 de en az bir kez yapmak istediklerim var, bir de daha çok yapmak istediklerim


1. Anneanneme daha çok uğrayacağım.
2. Her ay bir kez tiyatro izleyeceğim.
3. Eşimle başbaşa bir kez tatile gideceğim.
4. En az bir kez yurtdışına çıkacağım.
5. Daha çok spor yapacağım.
6. Çayı şekersiz içeceğim.
7. Kızımı ayda bir kez tiyatroya götüreceğim.
8. Eski oyuncakları , kıyafetleri ve kullanmadığım eşyaları sürekli SEVGİ MAĞAZASINA götüreceğim.
9. En az yorulacak şekilde çalışacağım.
10. Anne ve babamla tatile çıkacağım. TABİ onlar İSTERSEEEEEE!!!!!!
11. Daha çok yazı yazıp, daha çok kitap okuyacağım.
12. Daha çok sebze yiyeceğim.
13. DAHA ÇOK GÜLECEĞİM.

Sunday, December 23, 2007

PATALYA BİR BAŞKA


Bu bayram öyle hoş öyle güzel bir gezi yaptık ki, dört çiçek bir böcek olarak can sıkıcı olaylar yaşasak da kendimizi mutlu olmaya zorladık. Dört çiçek; annem, kızkardeşim, Duru ve ben. E böcek kim tabi ki babam. Ama çok tatlı bir böcek, iyiliksever, yardımcı, kasa, ve daha neler neler. Ankara'ya sadece 80 km. uzaklıkta olan Kızılcahamam'da harika bir termal tesis olan Patalya daydık. Soğuksu Milli Park içinde çam ormanlarıyla kaplı dağlar arasında, her türlü aktiviteyi yapabileceğiniz bir cennet burası. Doğa yürüyüşünden, açık havuza, dışarısı eksi altı dereceyken sıcacık açık havuzda yüzmekten termal sulardan faydalanmaya ve tam bir bakımdan geçmeye kadar herşeyi yaptık üç gün boyunca. Duru tabi ki çıldırdı, neredeyse hiç sudan çıkmadı en çok da karların altında sıcacık suda yüzmek onu coşturdu. Bense rahatlatıcı, gevşetici bir masaj olan aromaterapi ile kendimi ödüllendirdim. Badem, menekşe, yasemin, papatya, lavanta yağlarının karışımıyla yapılan masaj sonrası girdiğim papatya banyosu ise tüm yılın yorgunluğunu aldı götürdü diyebilirim. Kendinizi ödüllendirmek, doğayla iç içe olmak, ailece başbaşa kalmak ya da güzel bir hafta sonu geçirmek için İstanbul'a sadece 3,5 saat uzaklıktaki Patalya birebir.

Wednesday, December 19, 2007

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN


Günlerin getirdiği mutluluk olsun sana,

Sevdiğin ve sevildiğin bir hayatı sür bebeğim

Günün günden güzel olsun..

....................

Bayramınız sevdiklerinizle, bebeklerinizle, ailenizle mutlu ve kutlu olsun.

Monday, December 17, 2007

BEYAZ MELEK



Hafta sonu uzun zamandır Erkan'la yapamadığımız sinema keyfini yapalım dedik, Duru'nun da anneannesi ve dedesiyle Sapanca'ya gitmesini fırsat bilip. "Beyaz Melek " filmini çok duydum bu aralar, herkes filmin konusunu, oyuncularını methedip duruyordu. İlk seansa yetiştik ve rahat rahat koltuklarımıza oturup filmi izlemeye başladık. Ne kadar çok beğendiğim sanatçı varsa filmdeydi, sanki bir nostalji tüneli. Lale Belkıs, Erol Günaydın, Yıldız Kenter, Tomris Oğuzalp, Tolon Karaca, Suna Selen ve daha sayamadığım eski yıldızlar ile Mahsun Kırmızıgül, Yavuz Bingöl, Zeynep Tokuş, Fadik Atasoy ve daha nicelerinden oluşan genç nesil. Mahsun Kırmızıgül'ün yazıp yönettiği film gerçek hayatı gözler önüne seren, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini beraber gösteren, hala bazı değerlerin ne kadar önemli olduğunu çok iyi vurgulayan konusuyla "eline sağlık" dedirten cinstendi. Filmde aşk hikayeleri, insanlık, okullu olmak, köylü olmak o kadar güzel detaylarla işlenmişti ki, "hayat herşeye rağmen yaşamaya değer" sözünü bir kez daha hatırlattı bize. Bu arada o kadar da çok ağlattı ki, uzun süre gözyaşı dökemeyeceğim galiba. Filmin en can alıcı sözü "Unutmayın! Gittiğiniz heryerde bir kapınız olsun"

Saturday, December 15, 2007

RAIN FOREST CAFE

İşte dünyadaki sayılı kafelerden biri daha İstanbul'da. Sanki burası Amerika, sanki Milano, sanki Paris....Bahsettiğim yer sadece İstinye Park ve bu alışveriş merkezinin içinde her yaşa hitap eden Yağmur Ormanı Kafesi. İstinye Park alışveriş merkezinin eksi birinci katında bulunan bu kafe özellikle hayvan sever çocuklar için adeta bir cennet. Kapıda sizi neredeyse gerçek olacak bir timsah karşılıyor suyun içinde. Bu öyle süs gibi duran timsahlardan değil, hareket eden, ayağa kalkan ve ses çıkaran cinsten. Kafenin girişi aynı zamanda bir alışveriş mekanı. Tişörtten oyuncağa, bardaktan anahtarlığa kadar çok değişik zevklere hitap eden bir mekan. Bana Disneyland'daki mekanları hatırlattı. İçeri girince her köşeye yerleştirilmiş olan akvaryumlar kendinizi deniz altında hissetmenizi sağlıyor. Her yer her ne kadar yapay olsa da ağaçlar ve yeşilliklerle kaplı. hafif loş olan mekanda sanki orman içindesiniz. Yemek masaları özel bir maddeden yapılmış ve üstü canlı gibi görünen hayvanlarla kaplı. Biz kocaman filin altında bulunan masaya söyledik yemeklerimizi. Yemek yerken birden karanlık oldu heryer ve bir gök gürültüsü,...şimşekler çaktı ışıl ışıl veeeeee yağmur başladı. Herşey canlandırılmış halde, sanki yağmur ormanlarının altında yağmur sesleriyle yemek yiyoruz. O kadar canlı o kadar güzel ki buradan kalkası gelmiyordu insanın.

Thursday, December 06, 2007

TÜRK TATLILARI

Dayanamadığım bir şey varsa o da her türlü tatlıdır şu hayatta. Sütlüsünden, hamurlusuna, meyvalısından en şerbetlisine kadar hepsine bayılıyorum. Bazen gecenin bir yarısı kalkıp kendime keşkül, supangle pişirdiğimi çok biliyorum. Öyle çikolatayla çok aram yok, kırk yıl olmasa aramam ama bir ekmek kadayıfı hele kaymaklısından, incir tatlısı, lohusa şerbetiyle pişmiş ayva tatlısı ....Türk mutfağı da sanki bana inat yarışıyor bu konuda.İşte bu akşam aklıma takılanlar, sadece kabak tatlısıyla yetindim ama diğerlerinde de gözüm kaldı ne yalan söyliyeyim

Monday, December 03, 2007

HAYATTTT İNSANA HER AN GÜLMÜYOR

Uzun zamandır burayı ihmal ettim biliyorum. Neredeyse bir aydır hayat benim için çok koşturmayla, heyecanla, üzüntüyle, sevinçle geçti. Bu süre zarfında çok fazla uçağa bindim, malum uçak korkum çok fazla ve başıma gelmeyen kalmadı. Bindiğim Ankara uçağı hava muhalefetinden dolayı inemedi, havada dolandı durdu sonra yakıtı bitti başka bir alana indi. Benim arabam diğer alandaydı.....Bindiğim İzmir uçağı hava şartlarından dolayı türbülansa girdi, uçakta oksijen maskeleri açıldı ve bir kriz oluştu kabin içinde..... Son olarak da İstanbul-Isparta uçağı düştü ve 57 kişi hayatını kaybetti. Kılpayı yaşadığımızı, her an her türlü süprizle karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha anladım. Ben İzmirdeyken kızım demir mıknatıslı bilye yutmuş. 36 saat içinde bilye çıktı ama ya yaşadıklarımız.... ya aklımıza gelenler... hayat pamuk ipliğine bağlı, saniye sonra bir başka yaşama başlayabilir, saniye sonra bu hayatta olmayabiliriz. Tüm bunlar olurken güzel şeyler de var hayatta, yeni arabam, yılbaşı ağacımız, kardeşimin bir yılı daha sağlıkla bitirmesi, çevremdekilerin, ailemin sağlığı....Herşeye rağmen yaşamak güzel. Elimizdekilerin kıybetini bilmek, bugünümüze şükretmek, ayakta ve sağlıklı olmak....