Thursday, May 28, 2009

CERCİS MURAT KONAĞI

Henüz gitmediğim ama gezi programımda ilk sıradaki yerlerin başında geliyor Mardin. Doğasıyla, tarihiyle görmeyi istediğim bir yer olmakla beraber mutfağını da çok merak ederim yıllardır. Mardin mutafığında -yörede yetişen baharatların çeşitliliği sayesinde - etlerin çok leziz olduğunu duyarım hep. Mardin'e henüz gidemedik ama Mardin hemen yanıbaşımıza geldi dersem yalan olmaz. Tabi ki koca konak gelmedi ama konağın yemekleri hemen Suadiye ile Bostancı arasındaki sahil yolunda Geleneksel Mardin Mutfağı olarak Cercis Murat Konağında İstanbullularla buluşmaya başladı. Restorana girer girmez özel bir ilgiyle karşılanıyorsunuz, çalışanları son derece güleryüzlü ve misafirperver. Özel olarak hazırladıkları kırmızı şarap harika ama bir hayli genişçe gümüş bir tasta geliyor. Ama tadına doyum olmuyor, benim favorim meşhur meze tepsileri oldu. Gümüş kepçeler içinde tam 10 çeşit meze akşam yemeği için ideal, ortadaki özel yoğurt da kaymağı oluyor yemeğin. Yanına bir de nar salatası isteyince of of of.....Mezelerin adı çok değişik; davut çelebi (bulgur köftesi), muhammara, manş fasulyesi, kurutulmuş domates, taş kırma zeytin, küflü yoğurt, tebbel (tahinli patlıcan), frig salatası, sebzeli patlıcan ve humus. Bunların hepsinin tadına bakarken doyuyorsunuz zaten. Özel ikram kurabiyeleri ve gül lokumlarından sonra, elinizi yıkamanız için size gümüş maşrapadan su döküyorlar ve ardından da bembeyaz el bezleri. Tam bir müşteri bilinci ile hareket eden Cercis Murat'da çocuklar için oyun salonu da mevcut.

Sunday, May 24, 2009

RAHMİ KOÇ MÜZESİ


İstanbul'da güzelim Haliç'in kıyısında öyle bir mekandan bahsetmek istiyorum ki , her yaştan insana hitap eden , içinde bir sürü ilginizi çekecek sergi bulunan, harika restoranı, barı olan ve mimarisiyle bugüne kadar benzerini az göreceğiniz bir müze burası. Rahmi Koç Müzesi 'ne neden bugüne kadar gitmemişiz şaştım doğrusu. Koleksiyon açısından bu kadar zengin bir müzeye çok az rastlanır herhalde; endüstriden, iletişim araçlarına, ulaşım gereçlerinden geleneksel dükkanlara kadar tüm aile hepimizin ilgisini çekti. Duru ise her türlü ev aletinin çalıştığı hem de siz düğmesine bastığınız anda çalıştığı yere bayıldı. Çamaşır makinesinden süpürgeye kadar herşeyi çalışır vaziyette yani iç aksamını görüyorsunuz. Bulaşıklar makinede nasıl yıkanıyor, saç kurutma makinesi düğmeye basınca nasıl harekete geçiyor hepsini ilgiyle izledi, tabi her birini tek tek kendisi çalıştırdı. Müzeyi gezerken birşeyler atıştırmak isterseniz Demlik Kafe tam size göre, yok eğer şöyle güzel bir yemeği Haliç kıyısında yemeliyim diyenlerdenseniz o zaman Halat restoran sizlik, ya da Fransız mutfağının sunulduğu ve ilginç dekorasyonunun olduğu Cafe Du Levant. Ayrıca müzeye ait atlı karınca çocukların çok ilgisini çekiyor.

Güzel bir pazar günü geçirmek, eski İstanbul semtinde bir harika eser gezmek ve tüm aile ortak bir zevki paylaşmak istiyoruz derseniz Rahmi Koç Müzesi bizce mükkemmel bir seçim.

Thursday, May 21, 2009

Annemin yeni sergisi



Bugünlerde yolunuz Kadıköy'e düşerse annemi göreceksiniz, Eminönü-Karaköy iskelesinin üst katında. Yeni sergisi bugün başladı ve on gün boyunca açık olacak. Bu serginin konusu "pencereler" ama benim için en güzel yanı, rahmetli dedem ve anneannemin gençlik halleri var bu sergide. Canım annem onlar anısına yaptı bu resmi. Onları tekrar andık bugün ve onlar mutlaka yukarılardan bizi gördü ve gülümsedi. Ruhunuz şad olsun, anneciğimin de ellerine sağlık.

Saturday, May 16, 2009

Yine yeşillendi 8. kat camları

Hayatın tatlı anlarını sayın deseniz bana, "dalından meyve koparmak ya da domatesi, biberi bahçenden alıp yemek" herhalde ilk sıralarda gelir. Bunun için de bahçeli bir ev olması gerek diyeceksiniz en azından geniş bir balkon ya da...İstanbul'da malesef bunlar biraz lükse giriyor hele ki bizim gibi evinize balkon yapılmamışsa, hiç şansım yok diye oturup sızlanabilirsiniz. Allahtan cin fikirli insanlar var da her derde bir çözüm var ülkemizde, pencere önü bostanlar da sizin bahçe keyfinizi, kıvırcık, dereotu, kereviz yaprağı, taze soğan ve daha sayamadığım bir çok yeşilliği evinizde kolayca yetiştirmenize yardımcı oluyor. Tabi pazarlarda satılan ve şu an bolca bulabileceğiniz fideleri de saksıya dikip yetiştirebilirsiniz cam önlerinde. Benim en sevdiğim salata karışımı olan roka, dereotu, kıvırcık olunca tabi ilk tercihlerim de bunlar oldu yetiştirmek için. Hele içine biraz da enginar koyunca yemeyin de yanında yatın oluyor. Duru için kiraz domates ektim ama henüz çiçek açma aşamasındalar.



Sekizinci katta oturup, "salatalığı kendim yetiştirdim", "dereotları bahçemizin mahsülü" demenin tadını başka ne verebilir ki?

Thursday, May 14, 2009

SEN ÇOK YAŞA YAŞAR USTA

"Bilmece bildirmece dil üstünde kaydırmaca" haydi bilin bakalım, "dondurma" diyorsanız yanılıyorsunuz. Dondurma değil yanıt; sadece ve sadece Yaşar Usta'nın dondurması. Dondurmayı severdim ama müptelası olmadım hiç ta ki kızım Duru dondurmanın tadını öğrenip sürekli yemeye başlayıncaya kadar. Yıllardır annemler hep evimizin çok yakınındaki dondurmacı Yaşar Usta'dan bahseder durur ve neredeyse yazın her akşam mutlaka gider özellikle kavunlusunu yerlerdi. 2 yıl oldu bizim de Yaşar Usta müdavimi olalı. Bu kadar mı lezzetli bu kadar mı taze bu kadar mı meyve tadında olur bir dondurma. Kavunlusunu yerken sanki masada oturmuş kavun dilimi yiyorsunuz, çileklide çileğin o ince çekirdekleri ağzınızda, limonlusu hani limonu alıp salataya koyasınız geliyor. Yaşar Usta'ya sorduğumda bu kadar lezzetli dondurmanın sırrını bana üç şey söyledi: Temizlik, Dürüstlük, Sevgi. Temiz olmalıyım diyor, buradan çocuklar dondurma alıyor, aileler paket paket evine götürüyor, nasıl aile bireylerinizin temiz gıdalar almasını isterseniz işte ben de her müşterimi ailemden saydığım için temiz olmalıyım diyor. Dürüst olmalıyım, para kazanmak pahasına katkı maddeleri koyup mini mini yavruları kandıramam diyor ve son olarak da işimi severek yapıyorum diyor. Yaşar Ustanın dondurması neden diğerlerinden farklı, bir kere hiçbir katkı maddesi yok içinde doğal meyvalar kullanıyor, aslında şeker de kullanmak istemiyormuş ama meyvanın asidini dengelemek için toz şeker kullanmak zorundaymış. Sadece meyve ve şeker. Meyveleri kendi elleriyle seçiyor, hangi meyve varsa mevsimine göre. Bu nedenle de dondurma çeşitleri değişiyor sezona göre. Meyveleri seviyor, okşuyormuş Yaşar Usta. "Onlara nazik davranacaksın, hırpalamayacaksın" diyor. Öyle son teknoloji makine filan kullanmıyor, şık şıkıdım dükkanı yok, hani şatafat arıyorsanız yanılırsınız. Bostancı'da minibüs caddesinin üzerindeki ışıklarda bulunan Shell Benzincisinin tam karşısında, Biberoğlu Fırınının önünde eski tip dondurma tezgahında yapıyor bu güzel dondurmaları ve ancak bir kaç masa var oturup dinlenebileceğiniz. Tezgahın önü her daim kalabalık, kimi ayak üstü yiyor kimi paketle evine götürüyor. En takdir ettiğim yanı da Yaşar Usta'nın her daim güler yüzlü, çabuk ve müşteri odaklılığı. Herkese söyleyecek güzel bir lafı, ikram edecek bir top dondurması mevcut. Bu akşam dondurmalarımız da onun ikramıydı.


İşini aşka dönüştüren ender insanlardan o, sen çok yaşa Yaşar Usta.

Wednesday, May 13, 2009

DUO 2



Size de olur mu hiç hani bir tatlı krizi gelir akşamın bir saatinde her yer kapanmış ya da pişirmek için çok geç olur bazen. Benim sık yaşadığım bir durum bu ve öyle meyve filan da yetmez hiç. İşte bu zamanlar için stokta her zaman pratik birşeyler bulundururum. Dr.Oetker ürünleri de en çok tercihim. Bu ürünlerden en son denediğim Duo 2 pudingler ise bir harika. Henüz sadece çilekli ve fıstıklısı var ama yakında başka çeşitleri de çıkar bana kalırsa çünkü hem yapımı pratik hem de sunumu harika. İki renk olarak yaptığınız bu tatlıları aslında buzdolabında bekletmek gerek ama benim gibi sabırsızsanız da biraz ılıyınca mideye indirebilirsiniz. Tabakta harika bir sunumu var ben bir çilek, birkaç nane yaprağı ve antep fıstıkla süsledim. Sizin tercihiniz ne olacak bakalım?

Monday, May 11, 2009

KIZIM BÜYÜYOR


Sevinmenin yanında bir yanım da üzülüyor çünkü kızım büyüyor...Benim küçük, minik, daha dün 2800 gram doğan kızım, dişleri yeni çıkmaya başlayan prensesim, agular yapan güzelim büyüyor. Bana bakıp gülen, ninnilerle uyan kızım büyüyor. Her geçen anneler günü onun büyüdüğünü hissediyordum ama bu anneler gününden bir önceki gün yaptığı sunumuyla onun artık bir yetişkin birey olmaya başladığını resmen gördüm ve hissettim. "Portfolyo sunumu" dedikleri bir aktivite hazırlamışlar okulda. Her çocuk kendi anne babasına öğretmeni eşliğinde bir konu üzerine sunum yapıyor. Konumuz "trafik ve trafik kuralları" idi. Armut dibine düşer misali kızımız da anne babasının izinden gidip bizim mesleği mi seçecek bilemem ama sunum yapmaya erken başladı.
Benim bıdır bıdır konuşan hatta geveze denebilecek kızım dut yemiş bülbüle dönüştü sunum sırasında, bir heyecan bir sessizlik sormayın. Hani yüzünü görmesem, okula kendi ellerimle getirmesem inanmam bu kızın benim kızım olduğuna. Bir babasına bir bana bakıp durdu, tüm kuralları çok iyi bilse de çok konuşamadı ama ne olursa olsun o benim canımdı. Bana verilen en güzel armağan o. Yaptığı sunumla, şirinliğiyle, dimdik duruşuyla bana en güzel anneler günü hediyesini de verdi. Ya olmasaydın, ya bu dünyaya gelmeseydin ne yapardım ben canım kızım? Annen olduğum için, bana bu sevgiyi yaşattığın için ve herşeyin için sana çok teşekkür ederim birtanem.

Thursday, May 07, 2009

YAKINDA ANNELER GÜNÜ

Yıllar ne çabuk geçiyor, hamileyken kutladığım anneler gününde Ağva'daydık, hava sıcak mı sıcaktı yani bu senenin mayıs ayı gibi değildi. Çok heyecanlıydım artık ben de bir anne adayıydım ve şimdi kızım var yanımda ve bana ne alacağını düşünüyor kaç gündür. Ben ne zaman büyüdüm, ne zaman annem için hediye seçerken şimdi kızım beni düşünüyor, ne zaman anne oldum da kızım kocaman oldu. Zaman; depolanamayan, saklanamayan, istif edilemeyen zaman...İşte su gibi akıp gidiyor. Hediye dedim de aslında tabi ki amaç hediye değil, sadece o gün kendini özel hissetmek, onu özel hissettirmek ve en önemlisi de manevi olarak annelerimizi tatmin etmek. Anne olunca anlarsın derdi annem hep, bana göre başı sıkışınca ona göre üzülünce, onu üzünce. Şimdi çok iyi anlıyorum onu. Anneme farklı bir armağan vererek gününü kutlamaya karar verdim bu yıl ve önceden bir çanta ördüm ona, benim el emeğim olan. Siz de anneniz için bu çantayı çok kolay yapabilirsiniz ve mahallenizdeki bir çantacıya sap, astar ve fermuar diktirebilirsiniz. Emin olun paralar dökeceğiniz herhangi bir hediyeden çok daha kıymetli olacaktır onun için. Hem de tek ve ona özel. Henüz 4 gün var ve bu çanta çok pratik.

Tuesday, May 05, 2009

Bugün Hıdrellez


İşte bugün hıdrellez, dileklerin gerçeleştiği duaların kabul gördüğü gece. Hızır ve İlyas hazretlerinin yer yüzünde buluştukları gün bugün. Rivayete göre bu gece Hızır'ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere bereket gelirmiş. Küçükken hatırlardım, mahallede ateş yakılır gençler dileklerini tutup üstünden atlardı biz ise annemle beraber dileklerimizi bir kağıda yazar ve gül ağacının altına bırakırdık. Şimdi ben anne oldum ve bu gece küçük kızımla dileklerimizi kağıda çizip gül ağacının altına gömdük, sabaha almak üzere. Kızım ne kadar heyecanlandı küçücük elleriyle ne resimler çizdi, kendine göre neler diledi bir bilseniz.


''Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez" atasözü de sanırım bugünü belirtmek için söylenmiş.

Bu gece Hıdrellez ve Hızır bu gece dolaşacak dileyin ne dilerseniz....