Monday, May 12, 2008

DURU KIZIM



Bir gülüşünü dünyaya değişemeyeceğim, gözünden akan her bir yaşa canımı feda edebileceğim, senin mutluluğun için gözümü kırpmadan tehlikeye atlayabileceğim, ömrümü sana feda edebileceğim, karşılıksız hiçbir çıkar beklemeden seveceğim biricik kızım, DURU bebeğim senin annen olduğum için, bana bu duyguyu yaşattığın için ve hayatımda olduğun için sana sonsuz teşekkürler.

Friday, May 09, 2008

VİYANA USULÜ DANA ŞİNİTZEL

Herkes bilir şinitzeli. Tavuk şinitzel, dana şinitzel, hindi şinitzel...Kolay yemektir hele de çalışan bayan için cankurtarandır. Ama şinitzelin lezzeti de etindedir hani. Hele ki dana şinitzel yapacaksanız, eti iyi seçmek lazım. Evet evet bu akşam bizim menüde ne vardı anladınız. Açıkçası şinitzeli ya dışarıda yemeği tercih ederim ya da hazır tavuk şinitzel yapardım. Ama bu kez harika bir et aldım ve iyice incelttirdim ve bundan ne yapılır tabi ki harika bir şinitzel dedim. İnternetten baktığım tariflerin bana en uyanı, önce çırpılmış yumurtaya, sonra una ve en son da galeta ununa bulanarak kızgın yağda kızartılandı. Bu arada un dağılmasın diye çırpılmış yumurtaya biraz da su kattım.

Şinitzelin servis yaparken unutulmayanı bence üzerine eklenen terayağı. O tereyağ sıcacık etin üstünde eriyip üstüne limonu sıktınız mı, işte o tat.....nefis.....

Wednesday, May 07, 2008

BAŞUCU AYAKKABILARI

Sizin de bayramlarda yeni kıyafetleriniz oldu mu hiç? Biz çocukken bir heyecandı yeni bir kıyafet ya da yeni bir ayakkabı bayramda. Sonraları büyüdükçe unuttuk bu alışkanlığı ama küçükken annem alamasa bile mutlaka dikerdi yeni bir elbise. Tabi elbise, etek dikiliyor da ya ayakkabı? Ayakkabı her zaman alınmazdı o yüzden de daha kıymetliydi. Benim hatırımda kalan ilk ayakkabılarım, çok küçükken sanırım 3 ya da 4 yaşındayken bana alınan camlı ayakkabıydı. Alındığı zamanı hatırlamıyorum, hatırladığım onunla çekilmiş fotoğraflarım. Evet camlı ayakkabı. Aslında siyah rugan olup kenarı şeffaf bir madde olan bu ayakkabı benim için "camlı ayakkabı" oldu hep. Sonraları büyüdükçe annemin aldığı her ayakkabı önemli oldu, hatta hep başucuma koyup yattım onları. Dedim ya ayakkabı önemliydi, her zaman alınmıyordu.

Bugün de başucuma koyup yattım ayakkabılarımı. Bugün de aynı sevinci yaşadım, yaşattılar aynı heyecanı. Haftasonu çok beğenip de almaya karar veremediğim ayakkabıyı Erkan almış bana. Anneler günü hediyesini erken aldım bu sene: kızım ve kocamın çok ama çok değerli hediyesi. Bu gece ayakkabılarım başucumda uyuyacağım ve uyandığımda onları göreceğim. İşte bundan güzel daha ne olabilir hayatta?

Tuesday, May 06, 2008

ARKADAŞ




"Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş

Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş

Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş

O en sıcak o en güzel duygudur arkadaş"


.......


Böyle başladı arkadaşlık,hep birlikte söyledik bu şarkıyı.Sırdaşlık, dostluk, evlilik, aile, babalık.....




Bugün doğum günün, bir zamanlar çocuk olarak kutladın, bazen arkadaş, bazen dayı, bazen patron, bazen eş ve şimdi "baba" olarak kutluyorsun. Hem de harika bir baba.

Ve biz seni çok seviyoruz, her zaman seni hep mutlu görmek istiyoruz Duru ve ben. Neşeli, içten, bizimle...Doğum günün kutlu olsun canım.

Sunday, May 04, 2008

ÇİLEK ZAMANI




En sevdiğim meyveler hangileri diye sorsalar, ilk üçün içinde çilek gelir. Hele ki biz küçükken Şile'den Ali Amca'nın kendi elleriyle toplayıp kocaman sepette getirdiği çilekler hala aklımda. Şimdi her mevsim çilek buluyor olsak da, şu anda çıkanların tadı başka. Duru da benim gibi bir çilek canavarı ama o pudra şekersiz yemiyor. Pudra şekeri ve çilek onun için ayrılmaz ikili. Çilekten neler yapılır; herhalde ilk akla gelen reçel olsa gerek. Ben saplarını koparıp derin dondurucuda da stok yapıyorum, kışın keklerde, pastalarda, cheese keklerde kullanmak üzere. Tabi bir de muhallebinin üstüne dökmek için sos yapılabiliyor. Bizde çilek nasıl yeniyor; Duru dediğim gibi pudra şekerli seviyor, ben üstüne krem şanti ekleyip yemeyi seviyorum en kalorilisinden....Erkan'a gelince o daha çok benim hazırladığım çilekli frappacinoyu tercih ediyor. Buz kırıcıda çilek, buz, biraz meyva suyu, pudra şekeri ve bir parça çilekli dondurmayı karıştırıp büyük bardağa koyup keyif yapıyoruz. Bu şekilde içilebildiği gibi alkol sevenler votka ya da cin de ekleyebilir tabi.

Eh konu frappacino olunca hepimiz oturup afiyetle içiyoruz vallahi, ama herkesin cüssesine göre bardaklarla.

Saturday, May 03, 2008

SIZI


Sızım sızım sızlar içim
Gözümde akmayan yaşlar
İçimde yıllardan kalma birikim
Bilmem ne zaman patlar
Bilirim sonu var bunun
Bilirim sonu gelir her sorunun
Bilirim sonu var bunun
Çaresi bulunur, bilirim her sorunun
Hiç aç susuz yaşamadım ki
Hiç parasız pulsuz kalmadım ki
Hiç aşksız, sevgisiz olmadım ki
Neden, neye, kime bu özlem
Sızım sızım sızlar içim
Yüreğimde fırtınalar
Ve suskun artık umutlarım
Sanki benden hesap sorar

Thursday, May 01, 2008

GÜZEL BİR MEKAN

Anadolu yakasında hele ki Kalamış tarafına yolunuz düşerse size tam marinanın karşısında, palmiyelerin altında sanki doğanın içindeymişsiniz hissi yaratan bir mekandan bahsetmek istiyorum: CHOCOLATE.

İlk olarak Nişantaşı'nda açılmış ama malesef orayı görme şansım olmadı fakat Kalamış Chocolate, İtalyan mutfağının zengin menüsüne sahip ve gerçekten çok şık bir mekan. Şık dediğime bakmayın öyle çok şık gidilesi yerlerden değil. Şıklığı; dekorasyonu, sıcaklığı ve doğası.

En güzel yanı da çayı cam bardakta getirmeleri ve de demli olması. Biz Erkan'la yemeğe değil de çaya gittik ve yanında bir de ağzınıza layık Elmalı Turta yedik. Gerçekten de gerek tadı gerek sunumu dillere destandı.
Park sorunu da yok, çünkü yol çok geniş ve istediğiniz her yer sizin. Güneşli mayıs günlerinde ideal bir mola derseniz Chocolate ideal.