Monday, January 30, 2012

Van için örüyoruz




Van'da deprem olduğu günden bu yana yakın çevrem bilir, elimden geldiği kadar somut yardımlar yapmaya çalıştım ki, bunlardan en önemlisi sevgili Beyda oldu. Herkes yardım etmek istiyor fakat güvenemiyordu, yardımlar nereye gidiyor, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor mu diye. İşte tam o anda Beyda'yı duydum yakın bir arkadaşımdan ve kolları sıvayarak yakınlarımızın maddi ve manevi desteğiyle önce Beyda'yı İstanbul'a getirdik ve özel Marmara Koleji'ne kaydettirdik. Sonra annesi, ailesi geldi burada bir hayat kurmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Elimiz üzerlerinde, en azından aç değil açıkta değiller bu soğuk kış günlerinde. Ya geride kalanlar..Soğuktan donarak ölenler, sobadan zehirlenenler, yangında gidenler..Ya onlar...İnsanın içi eriyor, yediği boğazında düğümleniyor, evinden oturup izlediği kar kabus gibi geliyor. Biz sıcacık evimizde kar tatili uzasa mı, sinemaya mı tiyatroya mı gitsek diye planlar yaparken doğuda birileri karın bir an önce bitmesi için dua ediyor. Hayat bu, yaşam devam ediyor. Onlar da bizler de yaşıyoruz yaşayacağız. Ama yaşarken birşeyler yapmak gerek diye düşünürken sevgili arkadaşım Yeşim Mutlu dan bir organizasyon duydum. Aslında ocak başında başlamış bu kampanya. Van için örüyoruz. Evet evet Van için, oradakiler için özellikle de mini mini bebeler için birşeyler örmek. Örgü örer misiniz bilmiyorum ama dünyanın en rahatlatıcı şeyi. Rengarenk ipler, ördükçe çıkan modeller, nasıl olacak heyecanı...İnsana resmen terapi gibi gelir. Hele bir de ördüklerinizin tam yerine ulaşacağını, birinin elini, yüreğini ısıtacağını bilmek çok daha başka bir duygu.Bu soğuk kış gününde çayınızı, kahvenizi yanınıza alıp, camın karşısına oturup bir atkı örmek, bunun bir çocuğun boynunda onu ısıtacağını bilmekten daha iç ısıtacak birşey olur mu siz söyleyin.

"İpler ilmeklere can katar, örgü dostlukları güçlendirir; el işleri ise nesilleri birbirine bağlar.."Karen Alfke





Birbirimize bağlanmanın tam zamanı...

Biz bloggerlar olarak 10 şubatta toplanıyoruz ve bu ördüklerimizi, ördüklerinizi yerine teslim ediyoruz. Bize destek, Van'a destek için ister buraya yorum bırakabilir ister banuduru@gmail.com ya da banu@banutozluyurt.com adresine mail atabilir iletişim bilgileri isteyebilirsiniz.

Thursday, January 19, 2012

Ömer ve şiirleri

Yazı yazmak hayatımdaki vazgeçilmezlerden..canım sıkılınca, sevinince, heyecanlanınca, beğenince, beğenmeyince, gezdikçe kısacası her halimce seviyorum yazmayı, paylaşmayı. Blogumda, sosyal medyadaki sayfalarımda, yazarlık ve editörlük yaptığım Alternatif Anne'de, zaman zaman ulusal gazetelerde yani her ortamda hoşuma gidiyor yazmak. Ama sadece düz yazı. Oysa ne çok isterdim şiir de yazabilmeyi, bir şiir kitabı çıkarabilmeyi.




'Postacı' filminde postacının Neruda’ya söylediği “Şiir, yazanın değil, ihtiyacı olanındır.” sözü o kadar doğrudur ki benim için; yazılan her şiir artık sizin olmaktan çıkar, onu anlayanda kalp bulur, duygu bulur.




Geçenlerde arkadaşımla konuşurken 11 yaşındaki oğlu Ömer'in şiir yazdığından bahsetti bana. Bırakın şiir yazmayı kitap okumanın zor geldiği, kendilerini bilgisayara köle etmiş bir neslin hızla geldiği bir dönemde bir çocuğun daha doğrusu ergenin şiir yazması karşısında şaşırdım, sevindim, heyecanlandım.








şair derler bana


haklılar ama şiir yazarım bayağı


iyi gelir bana


bazen güzel bazen saçma


bunlar benim şiirlerim aslında


karışmayın bana


bildiğimi yazıyorum buraya




demiş Ömer dizelerinde. Çok da doğru demiş, karışmamak gerek, yargılamamak gerek sadece bu pırıl pırıl yetişen gençlere destek vermek gerek. Ömer Galatasaray İlköğretim Okulu'nda okuyor, yani Türkiye'nin şairlerini, yazarlarını, bilim adamlarını, sanatçılarını yetiştiren o köklü okulda.






Belli ki harika öğretmenler yetiştiriyor onu da:



ÖĞRETMENİM


Öğretmenim var arkamda


Bıkmadan bakıyor bana


Üzülmemi istemiyor asla


Güven geliyor aklıma


O'nu duyunca


Annem babam gibi bakıyor bana


Yalnızlık çekmem hiçbir zaman onunla


Biricik öğretmenim o benim


Ailem diye bilirim


Elinden bırakmam asla




Ömer için şiir kadar arkadaşları da çok önemliymiş. Onlar için yapamayacağı şey yokmuş. Onlar için;




Arkadaşlarım onlar benim


Kardeşlerim diye bilirim


Her zaman yardım ederim


Kardeşlerim onlar benim




diyecek kadar sevgi dolu onlara karşı.






Ömer Meriç, sanata, şiire, spora, dostluğa önem veren, biz anne babalara geleceğe dair umutla bakmamızı sağlayan bir çocuk. Ömer ve ailesi gibi insanlar olduğu sürece bu ülke olarak sırtımız yere gelmez, inanıyorum.






AİLEM


Seviyorum sizi


Bakıyorsunuz bana


Besleyip büyütüyorsunuz


Ama...


Eksik etmiyorsunuz sevgiyi


ASLA...







Saturday, January 14, 2012

Oruç tutun, tutamıyorsanız holter takın



Bundan beş gün önce tam teşekküllü bir hastanede kalp kontrolünden geçtim ve doktorum bir takım testler, tetkikler istedi. Bunlardan biri de holter takılması idi. Hastanın belirli bir zaman -ge­nellikle 24 saat-içerisindeki kalp ritmini kaydetmeye yarayan, taşınabilir elektrokar­diyografi
(EKG) cihazına deniyor holter bu arada. Elektrot­ denilen küçük metal diskleri göğsüme, karın bölgeme doğru taktılar ve üzerime de bir file geçirip kazağımı giydirdiler ve hadi bakalım 24 saat sonra görüşürüz dediler. Evet cihaz tam bir gün üzerinizde kalıyor ve bu süre zarfında kablosuz her şeyi kullanmak ve yakınında olmak yasak. Bunlar ne midir? Cep telefonu, internet, kablosuz ev telefonları, ıpad, bilgisayar…Yani benim hayatım. Aman allahım nasıl geçer bunlarsız 24 saat? Eskiden internet mi vardı, bilgisayar daha ne zaman girdi hayatımıza da bu kadar bağımlı oldun, telefon olmasa ne olacak dediğinizi duyar gibiyim. Ben de bunları zaman zaman söyler, hatta atıp tutarım ama iş hiç bu kadar ciddiye binmemişti. Resmen teknoloji orucuna başlamıştım.

Hastaneden çıktım ve kendime bir plan yapmaya çalıştım. Sinemaya gideyim dedim ilk olarak, hemen cep telefonuma sarıldım. Internetten film seansları ve salonlarına bakmak için: YASAK. Avrupa yakasında spor malzemeleri satan büyük depoya gitmeye niyet ettim ama vakit erken, önce eczacı arkadaşım Nevra’ya uğrayım dedim, ama müsait mi diye sormak gerek, telefon YASAK. Arabamın rutin muayenesi için mail atmam gerek bilgisayar, internet YASAK. Yaptığım röportajı çözeyim dedim ıpad YASAK. Elim kolum bağlanmıştı, yapacak bir şey bulmaya çalışıyordum ama hep teknoloji sarmıştı dört bir yanımı.

Eve geldim, uyudum. Önce beynimi boşalttım. Geçen hafta satın aldığım iki filmi izledim, rahat rahat hiç bölünmeden. Kitaplarımı düzelttim, çekmecelerimizi düzenledim. Daha önce hiç denemediğim birkaç yemek tarifi denedim ve akşama harika bir sofra hazırladım. El yazısı ile mektup yazdım uzaktaki dostlarıma. Akşam kızım, eşim geldi. Oturup harika bir oyun oynadık beraber, kızımla oyuncaklarını toparladık onun okul dedikodularını dinleyerek. Yeni salonumuz için sehpa ve lamba modelleri araştırdım aldığım dergilerde. Gece olmuştu bile, ben vakit nasıl geçecek derken. Vakit geçmiş hem de dolu dolu geçmişti. Yatağa girdiğimde kafam o kadar
rahat o kadar zindeydi ki, sanki sabah yeni uyanıyormuşum gibi.

Ve ertesi sabah…Taptaze, dinç, mutlu uyandım resmen. Teknoloji orucum beni çok rahatlatmıştı. Kendi irademle bir türlü yapamadığım bu oruç, sağlık için bana zorla yaptırılmıştı. Çok da iyi
gelmişti. Holter sonucum ne çıkacak bilmiyorum ama ben ayda bir gün oruç tutmaya karar verdim. Size de bu orucu tavsiye ederim.

Bu arada bir sır vereyim mi size? Arada bir göz ucuyla evde açık olan internete sadece ceee dedim, orucum bozulduysa günahı boynuma. Sonuçları alınca haber veririm size bu kaçamağın sonucunu.

Monday, January 02, 2012

Hoşgeldin 2012

Her yıl biterken aynı değerlendirmeleri yaparız. Bu yıl neler oldu, neler olmadı, neler iyiydi, neler kötüydü, kayıplarımız, kazançlarımız. Yine her yeni yılda yeni planlar yaparız, geçmiş yıldan arta kalan planlardır bunlar hatta hiç yapılmaya başlanmamış planlar. Hep "bu yıl mutlaka spora başlayacağım, bu yıl yazı yazacağım, bu yıl kendime yatırım yapacağım, artık hiçbirşeyi kafama takmayacağım, zamanımı iyi kullanacağım"...bu sözler temennidir aslında, birinin sihirli değnek değdirip hayatımızı değiştirmesini beklediğimiz temenniler. Oysa ki biz her yıl aynı biziz, zaman her yıl eşit dağıtılıyor herkese tek fark kimi kendini yönetiyor, kimini hayat yönetiyor. Kimi hep şikayet ediyor, kimi hep çözüm arıyor, kimi hayatı akışına bırakmış, kimi akışın kontrolünü eline almış. Hayatınızın kontrolünün elinizde olduğu, zamanınızın çoğunun size kaldığı, dost zengini olduğunuz bir yıl dilerim sizlere.