Monday, July 31, 2006

ALTINOLUK

İşte uzun zamandır buralarda olmamamın sebebi...Annem ve kızımla tatildeydim yani üç nesil bir arada. Nesiller arası çatışma, paylaşma, kavga, aşk hepsi bir aradaydı. Dünyanın en güzel oksijen cennetlerinden biri olan Altınoluk'taydık. Annemin yazlığında. Kaz Dağı'nın eteklerinde, zeytin bahçelerinin içinde, mis gibi simit kokusuyla, taze kekikle kahvaltılar eşiliğinde güzel bir tatildi. Aslında yapılacak çok şey olmasına rağmen henüz Duru'nun tatil için çok uyumlu bir arkadaş olmaması nedeniyle genelde ev-deniz arasında geçti günlerimiz. Akşamları da yürüyüşlerle. Bu arada annemle aralarda kaçtığımız günlerden birinde Hasan Boğuldu (Sütüven Şelalesi) turu yaptık. Buz gibi şelale suyunda elinizi yüzünüzü yıkadınız mı hiç bilmiyorum ama yolunuz Edremit Körfezi'ne düşerse Kaz Dağlarına çıkmadan dönmeyin derim. Her yerde satılan zeytin ve zeytinyağını burada da bulabiliyorsunuz. Annemle aldığımız çilekleri kayalıklara oturarak yerken bir kez daha Türkiye'de yaşamaktan ve bu doğaya sahip olmaktan mutluluk duydum. Bir akşamda güneşin batışını Küçükkuyudaki Hasanaki'de izleyip nerdeyse denize ayaklarınızı sokarak balıklarınızı yerken beni hatırlayın.

Sunday, July 16, 2006

KARANLIK

Çünkü ölüm sevmeyi bilenler içindir demiş şair. Benim tanıdığım Kadir de sevmeyi biliyordu. İnsanı, işi, doğayı, çocuğu, kitabı, böceği.....Onu bizden alıp götüren denizi de çok seviyormuş bilmiyordum. Bilseydim ne olurdu, bilseydik ne değişirdi. Kadir Yener burada olur muydu? Yener miydi kaderi bilinmez....
Allahın rahmeti seninle olsun, mekanın cennet olsun kardeşim.

ÖLÜM GELMİŞSE

Bitmişse
Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar
Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
Bir akşamüstü garipliği
Sarmışsa her yeri
Güneş devrilmiş
Renkler solmuş
Sesler kesilmişse
Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
Ve çiçekler
Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
Bil ki ölüm saati gelmiştir
Senden uzak, kendimden uzak
Tüm umutlardan ve her şeyden uzak
Ben ölmüşümdür uzaklarda bir yerde
Gövdesini kurtların oyduğu
Bir ağaç gibi devrilmişimdir
O anı sen bileceksin herkesten önce
Herkesten iyi sen anlıyacaksın
Çâresizliğini, yıkılmışlığını
Sevdiğin adamın
Ve seni nasıl sevdiğini
Duyacaksın derinden derine
Belli belirsiz
Bir gölge düşecek gözlerine
Fakat ağlamıyacaksın, ağlamıyacaksın
Sen tek gelinim, sen tek kadınım
Sen güzelim, nazlım, bebeğimK
adersizim sen
Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
Varlığım, nedenim, alınyazım benim
Elbette ağlamıyacaksın
Çünkü sonsuzluklar
Sonsuz sevenler içindir
Çünkü ölüm
Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Sunday, July 09, 2006

SAÇ SEFADAN UZARMIŞ

Saç sefadan, tırnak cefadan uzar derler eskiler. Allaha şükür çok cefa çekmedim çekmiyorum, saç da tırnak da uzuyor ama. Saçlarımın hızına yetişmek mümkün değil, upuzun saçlarımı bir kerede kestirdiğim çok olmuştur hiç acımadan. Hep derler "ya ben ucundan aldırmaya kıyamıyorum sen nasıl oluyor da kestiriyorsun hiç düşünmeden" diye. İşte düşünmemem bu yüzden hem kökü ben de hem çabucak uzuyor. Tırnaklar da aynı şekilde, hani sürekli tırnak bakımı yaptıran biri olsam dağlar dayanmaz. Saç dedim de, çok da severim saçlarımla oynamayı. 15 yıldır hep aynı kuaföre giderim. Lise mezuniyetim, üniversite mezuniyetim, gelin başım gibi tüm özel günlerimi beraber yaşadığım gibi en yakın arkadaşlarımdan da biridir Villa Kuaförün sahiplerinden Fikri. Şimdi oturduğum yerin onlara uzak olması nedeniyle çok sık gidemesem de bilirim ki her zaman benim evim gibidir orası. Hele bir de canı sıkılınca, morali bozulunca, çok sevinince, çok üzülünce soluğu kuaförde alan biri olduğumdan kuaför benim terapi merkezimdir. Üniversitede bile fön çektirip okula giden biriydim gerisini siz düşünün.
Moraliniz bozuksa, canınız sıkkınsa saçınızla oynamayı ve oynatmayı tavsiye ederim, eh bir de benim gibi dostunuz bir kuaförünüz varsa çok şanslısınız...

Saturday, July 01, 2006

İŞİM ZOR

Çok fena takıldım yine bu puzzle işine. En son 500 parçalığı sakin sakin yapmıştım, kolaydı da. Ama geçen alışveriş turunda Erkan'ın seçtiği 1000 parçalık bu tablo çok zormuş. Akşam eve gelip, Duru ile ilgili her türlü aktiviteyi tamamlayıp onu yatırdıktan sonra bir iki parça yerleştireyim diye oturuyorum ve saatin nasıl geçtiğini anlamıyorum. Puzzle yapmak isteyenlere önerim; önce aynı renkteki parçaları ayırarak gruplayın aynı benim ayırıp bu renkli kutulara koymam gibi. Bana faydaları ise;
* Günün yorgunluğunu atıp, başka hiçbirşey düşünmüyorum.
* Başından kalkamadığım için rejim yapıyor gibi oluyorum. Abur cubur yeme şansım olmuyor.
*Gereksiz yere TV izleyip kafamı yormuyorum.
* Camları açıp sere serpe yayılıyorum
* Her bir parçayı yerleştirdiğimde motive oluşum ise anlatılmaz....