İşte uzun zamandır buralarda olmamamın sebebi...Annem ve kızımla tatildeydim yani üç nesil bir arada. Nesiller arası çatışma, paylaşma, kavga, aşk hepsi bir aradaydı. Dünyanın en güzel oksijen cennetlerinden biri olan Altınoluk'taydık. Annemin yazlığında. Kaz Dağı'nın eteklerinde, zeytin bahçelerinin içinde, mis gibi simit kokusuyla, taze kekikle kahvaltılar eşiliğinde güzel bir tatildi. Aslında yapılacak çok şey olmasına rağmen henüz Duru'nun tatil için çok uyumlu bir arkadaş olmaması nedeniyle genelde ev-deniz arasında geçti günlerimiz. Akşamları da yürüyüşlerle. Bu arada annemle aralarda kaçtığımız günlerden birinde Hasan Boğuldu (Sütüven Şelalesi) turu yaptık. Buz gibi şelale suyunda elinizi yüzünüzü yıkadınız mı hiç bilmiyorum ama yolunuz Edremit Körfezi'ne düşerse Kaz Dağlarına çıkmadan dönmeyin derim. Her yerde satılan zeytin ve zeytinyağını burada da bulabiliyorsunuz. Annemle aldığımız çilekleri kayalıklara oturarak yerken bir kez daha Türkiye'de yaşamaktan ve bu doğaya sahip olmaktan mutluluk duydum. Bir akşamda güneşin batışını Küçükkuyudaki Hasanaki'de izleyip nerdeyse denize ayaklarınızı sokarak balıklarınızı yerken beni hatırlayın.
No comments:
Post a Comment