Tuesday, October 11, 2005

SALMONELLA

Bu kelimeyi artık hayatım boyunca hiç aklımdan çıkarmayacağım ve ne zaman duysam bu ekim ayı gelecek aklıma... Son yazdığım yazı ve Durucuğumun o çeşit çeşit fotoğraflarından sonraki gün hayatımız bir anda değişti... Nereden bilebilirdik ki önümüzdeki birkaç gün hastanelerde geçecek....
Durunun çıktıkça çıkan dişleri ve buna bağlı olan zaman zaman ateşini pek de önemsememiştim. Hatta 5 ekimde başlayan hafif ishali de çok önemli değildi doktoru diş yapabilir diyordu.. 6 ekimde şirkete evden bir telefon geldi ve Durunun ateşi 39 olmuştu. Apar topar doktorun yolunu tuttuk elimizde bir torba gün boyu biriktirdiğimiz kakalarla..... Şöyle bir muayene sonrası doktor doğru gaita (dışkı) tahliline yolladı bizi.... Sonuç çok iç açıcı değildi iltihap vardı ama çok da acil antibiyotik gerekmiyordu... Kültür sonucunu bekleyecektik.... Cumartesi gününe kadar sürekli yüksek ateş ve kanlı ishal şeklinde geçiyordu günlerimiz. Benim hareketli bıcır bıcır konuşam kızımın kafası yerden kalkmıyor tek bir kelime edemiyordu.... Yorgunluktan ayakta duramıyor bırakın koşmayı yürüyemiyordu... Bu arada ağzına da lokma girmiyordu.... Ve işte cumartesi doktorunun telefonu..... Malesef Salmonella çıktı........ Yani tifo mikrobu.....
Gözümden sakındığım, canımdan çok sevdiğim, zarar görmesin diye çıldırdığım minicik bebeğimi nereden bulmuştu bu kahrolası mikrop????? Bu virüsün çok çeşitleri varmış tifo olmayabilir ama dizanteri olabilirmiş.... Acil hastaneye yatmamız önerildi ve apar topar Şifa Hastanesinin yolunu tuttuk... Yol boyu sicimler indi gözümden...Normal şartlarda araba koltuğunda oturmadığında koltuk tepelerinde gezen Duru kucağıma yatmış baygın gözlerle bakıyor kafasını kaldıramıyordu.. Sadece şiddetle gelen karın ağrılarında incecik sesiyle çığlık atmaya çalışıyordu...
Hastaneye geldik ve 211 no lu odamıza yerleştik... Çok tatlı bir çocuk doktorumuz vardı orada.... Teşhis: Dizanteri Form.. Her türlü yiyecek, içecek, su, yerden alınan birşeyle geçebilecek ve herkesin başına gelebilecek bir hastalık... Sürekli kontrol edilecek ve serum verilecekti...
Sıra geldi o lanet serumu Duruya takmaya... Hemşireler dayanamayacaksınız çıkın , çünkü bu sefer biz de etkileniyoruz dediler... Bu tip ishalli bebeklerde sıvı kaybı çok olduğu için damarlar çekildiğinden br defada damarı bulamayabilirler birkaç yerden deneyebilirlermiş. Bu yüzden de üç kişi tutmak için geldiler... Ben bırakır mıyım bebeğimi, zaten yabancıların yanında bir de ben dayanamam deyip çıkarsam iyice kendini terkedilmiş hisseder.....Babası da kaldı yanımızda, anneannesi ben dayanamam dedi ve çıktı iyi ki de çıkmış, sürkli ağladı kapının dibinde çünkü... Allahtan bir kere de buldular damarı ve kızımı hiç üzmediler... Ve benim güzel akıllı meleğim üç gün boyunca o serumlu elini öyle güzel tuttu ki hiç hareket ettirmedi hiç ellemedi...Sanki daha önce defalarca serum takılmış gibi... Serumları 24 saat aralıksız sürdü...İlk iki gün hiç hali yoktu sonraları yavaş yavaş gözleri açıldı ve artık kendine geldi... Bugün evimizdeyiz artık ilaçlarımıza devam, iğneye de başlayacağız yarın...Kaka kontrollerimiz devam, iyileştik diye perhizi kesmiyoruz çünkü her an herşey olabilir.. Ama en azından koşuyoruz, gülüyoruz, oynuyoruz ve yuvamızdayız...
Şimdi annelere, anne adaylarına ve anne olmayı düşünenlere birkaç tavsiyem var bu hastalık sürecinde edindiğim:
1. Belirli aya geldiğinde ne olursa olsun pütürlü yiyeceklerle tanıştırın bebeğinizi (Hastanede çıkan perhiz yemeklerini -pilav, tavuk, çorba yiyemeseydi , sürekli blendar dan geçirseydik halimiz ne olurdu?)
2. İshal deyip geçmeyin çok iyi inceleyin dışkıyı.
3. Ateş 37 olduğunda rahatsızlanın ve tedbir alın
3. 39 derece olduğunda buzları bir kabın içinde eritin ve pamukları bu suda ıslatıp sadece kasık, koltuk altı ve alnında tutun.
4. En önemlisi güvendiğiniz ve sizi çok iyi anlayan, iletişim kurabildiğiniz , mümkünse anne olan bir çocuk doktorunuz olsun. Bu konuda biz Dr. Sevim Bezci' ye çok şey borçluyuz.
5. Her an insanın başına herşey gelebilir hele bu bir bebekse... Kendinizi suçlamayın ve moralinizi en yüksek seviyede tutup çocuğunuzla sürekli konuşup ağrısını anladığınızı anlatın... Kaç yaşında kaıncı ayında olursa olsun sizi anlayacaktır.

5 comments:

Minik Patikler said...

Cok gecmis olsun cok uzuldum, gozlerim yasardi. Canim benim neler gelmis tatli fistigin basina, Allah korusun tekrarindan. Ben de cok korktum simdi. Allah herkesin cocugunu korusun.

Banu'nun Dünyası said...

Çok teşekkürler, allah herkesi korusun ama onlar çok korunmasız olduğu için onları biraz daha korusun.

Doruk said...

Banu, o nasıl bir fotoğraftır ikinizin bir arada olduğu. Canlarım benim, Allah bir daha böyle bir şey yaşatmasın. Çabucak gezmelerinize başlayın anne-kız.

Anonymous said...

canim benim, gözlerim doldu okurken. Nasıl da vakurla bakmış objektiflere... Neyse bununla geçmiş olsun, Allah bir daha göstermesin Banu'cum. Ariyorum, ama telefonun sesi kisik herhalde... Duru'ya da saril benim için. Bahar

Banu'nun Dünyası said...

Hepinize çok teşekkürler. Allah kimseye yaşatmasın ve çaresi olan hastalıklarla karşılaştırsın...