‘ÖRGÜ ÖRMEM YEMEK YAPMAM, BİLMEM DE. SERGİ, MÜZE GEZERİM.’ Bu sözler eskinin sansasyonel ve nişanlısı ile verdiği çıplak pozları ile ünlü mankeni, yeninin televizyoncusu, iş kadını olan bir ablamıza ait. E tabi hepsini beraber yapamıyorsa bu onun suçu değil. Yani hem yemek yapacaksın, hem örgü öreceksin, hem çalışacaksın, hem okuyacaksın, hem yazacaksın, hem sergi gezeceksin, hem müze göreceksin, hatta belki bir de çocuk yetiştireceksin. Konuya böyle bakınca tabi her benim diyenin yapabileceği iş değil. Biraz beceri, çabukluk, enerji ve çalışkanlık gerektiriyor. Konuya başka türlü bakınca da aklıma şu geliyor, yemek yapan örgü ören kişi aynı zamanda sergi, müze gezemez mi? Ya da bu kadar kötü bir şey mi yemek yapmak, örgü örmek tü kaka gibi anlatıyor? Tüm bunları yeni sunacağı bir programın öncesinde verdiği bir röportajda dile getiriyor ve takındığı beden dili çok yapmacık olmakla beraber, örgü ya da yemek programı yapan kişilere karşı son derece önyargılı. Maalesef etrafımda bu ‘hanım abla’ gibi düşünen, sabit fikirli o kadar çok insan görüyorum ki son zamanlarda. Entelektüel olacaksan, sadece film izler, kitap okur, caz dinler, gece dışarı çıkıp bar bar gezer, gurme edasıyla son açılan mekanlarda yemek yer, hobi olarak da ya bir enstrüman çalar, ya sporla uğraşır ya da moda olan neyse onu yaparsın, onlara göre. Tüm bu saydıklarımı ben de yapmakla beraber maalesef örgü de örüyorum, yemek de yapıyorum hem de zevk alıyorum bunlardan, eyvah. Ne olacak şimdi? Üstelik kızım en iyi şekilde beslensin, eşim benim elimden çıkan yemeği yesin diye mutfakta geçirdiğim vakit oldukça da fazla, sevdiklerime kendi el emeğim örgülerimi hediye etmek de hoşuma gidiyor. Hatta itiraf ediyorum fotoğraftaki bu yatak örtüsünü de ben ördüm. Pekala diğer tüm saydığım sosyal aktivitelere de zaman ayırabiliyorum ve bunları çok yoğun iş hayatım varken de yapıyordum.
Kişileri, nesneleri, olayları kategorize etmeden hayatı yaşamak, küçümsemeden önyargılı olmadan bakabilmek, kendiyle barışık olmak, yaptıklarından ve zevklerinden dolayı ‘acaba?’ demeden, doğal yaşayabilmek, şekilci olmamak bu kadar zor mu?
Kişileri, nesneleri, olayları kategorize etmeden hayatı yaşamak, küçümsemeden önyargılı olmadan bakabilmek, kendiyle barışık olmak, yaptıklarından ve zevklerinden dolayı ‘acaba?’ demeden, doğal yaşayabilmek, şekilci olmamak bu kadar zor mu?
1 comment:
Ne tesadüf, ben de hepsini bir arada götürdüğünü düşünenlerdenim. Hatta maalesef ben de Oğluma başladığım kazağı bitirmek üzereyim. Üstüne bahçedeki ayvalardan reçel yapıyorum. Bir yandan da marka tescili ve web tasarımı ile uğraşıyorum. Üstelik o ünlü ablaya kadar uzama, benim çok yakın bir aile büyüğüm aynı tepkiyi veriyor evde yaptıklarımı görünce: "Tabii, pek kitap okumuyorsun, vaktin kalıyor" diye. Nereden saydıysa okuduğum kitapları!
Post a Comment