Sunday, December 25, 2005

ARKADAŞ


Haftasonları genelde alışveriş, Duru'nun kindyroo su ve arkadaşlarımızla görüşmelerle geçer bizde. Cumartesi öğleden sonraları kendimizi sokağa atarız ve pazar akşamına kadar tüm enerjimizi tüketiriz. Alışveriş merkezleri, parklar, cafeler, restoranlar, arkadaşlarımızın evleri ya da bizim evimiz genelde vakit geçirdiğimiz yerlerdir. Bu pazar da geleneği bozmayıp sabahtan alışverişimizi yapıp, Duru'yu eğlence merkezine götürdük. Orada Duru Hanım kendini kaybediyor. Arabaların birinden inip, birine biniyor. Tabi eve gelmesi zor oluyor ama çok yorulduğu için de bir güzel saatlerce uyku çekiyor. Öğleden sonra arkadaşlarımızın evindeydik. Geçen hafta bahsettiğim Naci ve Ayşe ile bu hafta tekrar buluşup bu kez Nur ve Hüseyin'lerdeydik. Aynı Ayşe gibi Nur da Erkan ve benim ortak arkadaşımız. Çok şey paylaştık onunla da. Evlendi evlenecek derken şimdi harika bir de kızları var: RÜYA. 3 aylık kendileri ve tam bir cimcime. Tabi yaş olarak en küçük Duru ve Rüya idi. Ama bizim kocaman beyler daha bir çocuktu. Erkan'ın sürekli kızlarla uğraşıp, vır vır etmesi, Naci'nin bir türlü uğraşmaktan sıkılmadığı eşi Ayşe ile didişmesi, Nur'un ise sürekli Erkan'ın laflarına cevap yetiştirmeye çalışması gerçekten bana vaktin nasıl geçtiğini hissettirmedi. Ama şurası bir gerçek ki, arkadaşlığımız her geçen gün büyüdü, genişledi. Şimdi kızlarımız da katıldı bize. Gerçek dostlarımız onlar bizim. İsterse yıllar geçsin yüzyüze görüşmeden, karşılaştığımız anda biliyorum ki, herşey kaldığı yerden devam eder. Dostluk da bu değil midir zaten?
"Bir kıvılcım düşer önce.. Büyür yavaş yavaş.. Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş...Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş... Bu en güzel , bu en sıcak duygudur arkadaş.."

No comments: