Saturday, March 10, 2012

YAŞAMAYI SEÇMEK

Yedi yıldır blog yazıyorum ve bir gün yazdıklarım sayesinde yepyeni insanlarla tanışacağımı hiç düşünmezdim. Hele ki bugün öyle birisiyle tanıştım ki, 2003 yılından beri benimle yaşayan bir kabusun aslında çok da büyütülecek birşey olmadığını gösterdi o bana bugün. Bahsettiğim yılda ailemiz tanışmıştı kanserle, ailemizin direği, enerji kaynağı annem...Onunla yaşadık, onunla aştık ve çok şükür bugünlere geldik ama benim içimde hep bir korku oldu o günden beri..Ben annem kadar sağlam olabilir miydim, ben annem gibi enerjik yaşam dolu olabilir miydim.. İşte her ay düzenlenen #bloggerannelerbloggerbabalar buluşması beni bugün bu korkularımdan uzaklaştırdı. Bu ay öyle bir konu ve konuklar vardı ki buluşmada; gerçekten hayatın sorumluluğunu eline almış, yaşamayı SEÇMİŞ, herşeye rağmen hayatta olan ve çevresine de HAYAT enerjisi saçan Dide Kaymaz ve yine kendini bilime, insan sağlığına adamış ve kendisine meme sağlığı uzmanı denmesini tercih eden Dr. Şerife Şimşek.
Yeşim Mutlu'nun önderliğinde Starbucks’da kahveler eşliğinde başlayan söyleşinin orada bulunan tüm bloggerlara çok büyük farkındalıklar sağladığını düşünüyorum. Bir kere Dida Kaymaz’ın inanılmaz akıcı konuşması, kanseri savaşılması değil, gönderilmesi gereken bir şey olarak görmesi ve İtalya’ daki Umberto Veronesi Vakfı’nın Türkiye temsilcisi olması ona olan inancınızı,bilgisine olan güveninizi inanılmaz sağlamlaştırıyor ve kanserle yaşamasını hayatın bir parçası olarak dile getirmesi bugüne kadar olan tüm düşünsel modellerinizi yıkıyor. Hakikaten hep ‘kanserle savaştım’ , ‘ben kazandım, kanser kaybetti’ gibi sözler duyarım yani bir kazanan bir kaybeden vardır her savaşta olduğu gibi. Dida, bunun bir savaş olmadığını, sadece her vücutta bulunan hücrenin gönderilmesi gerektiği şeklinde bir düşünce ile hayatın çok daha kolaylaştığını anlattı. Ayrıca psiko onkolog ve onkolog diyetisyeninden aldığı desteğin öneminden bahsetti. Normal bir psikologun bu konuda, hastanın yaşadıklarını anlaması konusunda zorluk yaşayacağını ya da normal bir diyetisyenin kanserli bir kişi için hazırlayacağı diyet programının yetersiz kalabileceğinden bahsetti. Öyle ki kanser tedavisi gören bir kişinin bağışıklık sisteminin bir bebeğinki gibi olduğunu, beslenmenin bu konuda çok önemli olduğunun özellikle altını çizdi.
Dida’nın ışıl ışıl parlayan yüzü, sıcacık ses tonundan sonra yumuşacık tavrı ile Dr. Şerife Şimşek devam etti konuşmaya. O konuşurken kalkıp öpesim geldi onu bir ara. Niye mi; bir tıp doktorunun bu kadar sade bir dille konuşması, bu kadar güleryüzlü olması ve bu kadar empatik olmasına alışkın değildim ben. Sonunda bir de kalkıp cep telefonunu verdi bana, inanabiliyor musunuz? Yani aklına takılan herşeyi sor dedi. Yok canım doktor değil melek olmalı bu kadın. Erken teşhis ve düzenli kontrol ile meme kanserinin öldürme riskinin çok düşük olduğunu, fast food alışkanlığının mutlaka terk edilmesi gerektiğini, her yıl ultrason yaptırmakla beraber 40 yaşından sonra mutlaka iki senede bir mamografi yapılması gerektiğini tüm dinleyicilere bir kez daha hatırlattı.
Ne ilginçtir ki, katılımcıların arasında bir kanser hikayesi olmayan neredeyse yoktu. Ya annesi, ya babası, ya eşi, ya çok yakın bir arkadaşı....herkesin soracak bir sorusu ya da benim gibi duymak istediği yanıtı bir de uzmandan dinlemeye ihtiyacı vardı. Herkesin yüreğine dokunan bir konuydu bu ay anlayacağınız...Gerek Dida Kaymaz gerek Dr. Şerife Şimşek samimi tavırlarıyla herkesin her sorusunu yanıtladılar. Bir de Dr.Şimşek’in annelere güzel bir haberi vardı: yapılan araştırmalara göre 32 yaşından önce hamile kalmış ve 9 aylık hamileliğini yaşamış, bebeğini emziren annelerin meme kanserine yakalanma riski çok daha düşükmüş. Söyleşi devam ederken Pastacı Rapunsel’in hazırladığı harika kurabiye ve cupcakler ile Pastacıkremasının nefis pastası günü daha da renklendirdi. Yönetmen
Şenay Ertorun’un görüntülediği söyleşi,Yeşim Mutlu ile Kansersiz Yaşam Derneği’nin destekleriyle 50 kadına 50 mamografi hediye edilmesiyle sona erdi. Dedim ya bu güzel gün bloggerların çabaları, enerjileri ile güzelleşti. Bir sonraki ay Hakkarı’de bir okula kütüphane kurulacak, bir sonraki ay...bir sonraki ay...Böyle böyle yayılacak güzellikler, iyilikler ve ben bunları size yazmaya devam edeceğim. Fotoğraflar için Ayça Oğuş,Burcu Çalışkan ve Vuslat Sena’ya TEŞEKKÜRLER

No comments: