Bundan başka mutluluk olur mu, ilk aşama başarıyla tamamlanmış, ev bana kalmış, soğuk ama güneş var, çayım, simidim ve peynirim. Önce ocağın altını açıp buğdaylarla oynamaya devam, bu arada 2 çubuk tarçın ve 10 karanfil de tüle sarılıp beraber kaynaşmak sıkı fıkı olmak için buğdayın arasına bırakıldı. Hep beraber onlar oynaşırken fokur fokur ben de çayımı içip simidimden koparırken, içine katılacak diğer malzemeleri hazırladım bir yandan. Haşlanmış bir bardak nohut ve iki bardak fasulye, kuru incir, kuru kayısı, kuru üzüm, evde var olan biraz altın çilek, haşlanmış ve kabukları soyulmuş iç badem...Tabi kuru olan herşey 15 dakika suda bekletildi. Bir yandan yine sonradan içine katılacak bir portakal kabuğu rendesi ve iki bardak portakal suyu da hazır edildi. Bu arada buğdaylar iyice yumuşamış, tarçın ve karanfil kokusu tüm evi sarmıştı. Önce tarçın-karanfil ikilisini buğdaylara veda ettirip sırasıyla nohut, fasulye, tüm kuru malzemeler ve portakal türevlerini tencereye attım ki....Aman o portakalın yaydığı koku bir başka güzel geldi burnuma. Bir yandan karıştırıp bir yandan yavaş yavaş kattığım ılık iki bardak sütle aşure iyice kıvamını almıştı. İşin en güzel tarafı aynı masallarda olduğu gibi koca tencereyi koca bir tahta kaşıkla karıştırmak oldu. Duru olsa bu görevi asla bana bırakmazdı eminim. Zaten akşamdan beri koca tencereye bakıp bu da neyin nesi diye pek merak etmişti güzel kızım. Tüm malzemeleri kattıktan sonra son söz toz şekere geldi. Ben biraz tatlı sevdiğimden 4,5 bardak şeker kattım ki sadece kendim yiyecek olsam daha da katabilirdim. Şekeri katıp bir taşım daha kaynattıktan sonra ocağın altını kapadım ve tencerenin de kapağını sıkıca kapatım doğru dışarı...Evet evet doğru markete gittim ne için mi, aşureleri dağıtırken kişilere tabağı geri verme ya da yıkama işi çıkmasın diye alüminyum kase almaya. Şehir merkezinde oturmayı bu yüzden seviyorum, şehir dışındaki lüks siteler bana göre değil galiba bunu anladım, ayakkabımı giyip çıktığım gibi alüminyum kase ya da akşamın bir vakti pembe karton nerede bu kadar kolay bulunur. Kaseleri alıp eve gelip bir de çay keyfi yaptıktan sonra 15 dakika olmuş ve artık kaselere dökme zamanı gelmişti aşureyi. Ne kadar çok olmuştu, ne çok kişi nasiplenecekti. Kaseler tezgaha sığmadı dersem abartmış olmam.
Bir aşure günü de böyle geçti, ev hala portakal, tarçın, karanfil kokuyor ve hala sımsıcak ve biz hala çok mutluyuz.
2 comments:
Banucum bu asure senın evıne, mutfagına, aılene, geleneklere ,kucuk mutluluklara olan sevgının bır baska ıfadesı oldu..Benı de en az senın kadar heyecanlandırdı..Tadına bakmasamda mutlulugunu paylastım hıssettım..Bereketi bol sıcaklıgı sonsuz olsun..Kokusu burnundan eksılmesın...sevgıyle
canım ellerine sağlık aşurenin bereketi gibi evinin bereketide artıp taşsın bu mutluluğun aldığın her nefes kadar artsın tebrik ederim çok güzel görünüyor en önemlisi aldığın heyecanı ve hazzı bize aktarabilmen süperrrrrr :)afiyet bal ŞEKER olsunnnn :))
Post a Comment