Friday, October 15, 2010

TEYZE OLMAK KOLAY DEĞİL


Benim minik kardeşim anne oluyor çok yakında, bu ne demek: BEN TEYZE OLUYORUM. Anne yarısı derler ya hep teyzeler için, ben daha olmadan bunu yaşamaya başladım bile. Nerede bebek için birşey görsem alasım geliyor, doğacağı günü, onu kucağıma alacağım zamanları gözümde canlandırıyorum hep ve içim içime sığmıyor. Kokusunu bile şimdiden hissediyorum. Tabi hal böyle olunca, onu beklerken de her şeyi yapmak istiyor insan. Güzel bir davet, güzel bir kutlama, güzel şekerler, anı defteri, kurabiyeler....Ne çok yeni adet var artık. Kızım doğduğunda sadece kapı süsü ve çikolata yetiyordu, şimdi süslü lohusa şerbetleri, bebek kurabiyeleri, nazar boncuklu şekerler...zaten süsü hiç sevmem, bu ara kendimi Tahtakale'de buluyorum nedense hep. Herşeyini ellerimle hazırlamak istiyorum minik kuzumun ve işte ilk girişimim, BEBEK ŞEKER SEPETİ. maviye ait ne kadar tüy, boncuk, tül, süs eşyası varsa bir araya getirilir ve yandaki sepet yapılır. Ben bu işler için doğmuşum aslında, süsleme, dekorasyon, boyama, pişirme....Rengarenk işler anlayacağınız.
Lüks pastanelerde, güncel adıyla patissari'lerde fahiş fiyatlara satılan şeker, çikolataları kendiniz çok ekonomik olarak hazırlayabiliyorsunuz, üstelik herbirine sevginizi katıyorsunuz. Bundan daha güzeli var mı? Şimdilik adı bende saklı yeğenim için aldığım şeker, çikolataları, harika süslerle bezeyince işte karşınıza bu manzara çıktı. Sapancadaki evimizin bahçesinden topladığım ağaç dallarına şeker asmak fikri de tamamen bana aittir bu arada.

Dünyanın en mutluluk verici olaylarından biriymiş teyze olmak, yavaş yavaş anlıyorum.

No comments: