Sunday, February 07, 2010

KEVSER AYDOĞDU İLE MUTFAK DENEYLERİ

Karlar yağdı, sömestre tatili bitti, kızaklarla kayıldı, yemekler yendi bir uzun hafta geçti. Bu uzun ve dinlence dolu tatilden bana kalan en güzel anı da hafta sonu Adapazarı'nda katıldığım "Osmanlı Mutfağı" oldu. Bundan üç yıl önce katıldığım bir yemek kursunda tanıştığım, çok da sevdiğim güzel kalpli arkadaşım Kevser, yaşadığı şehir olan Adapazarı'da harikalar yaratıyor. Mono Cafede yiyecek koordinatörlüğü yaparken aynı zamanda kendisi "Kevser Aydoğdu İle Mutfak Deneyleri" adı altında yemek yapma çalışmaları düzenliyor. Çay saatinden tutun, balık ziyafetlerine, tatlılardan tutun etli yemeklere...Ben de bu hafta sonu açmış olduğu Osmanlı Mutfağı çalışmasına katıldım ki, bu kadar keyif alarak yemek hazırlamak ve bu denli hoş insanlarla tanışmak da işin bir başka güzel yönü oldu. Sevgili Kevser yemek konusundaki araştırmalarını, gezip gördüğü kültürleri, katıldığı yarışmalardaki deneyimlerini o kadar güzel harmanlayıp bir eser çıkarmış ki ortaya hakikaten de insanın gurur duyası geliyor.

Yemeklerin pişme süresine göre başlayan kurs, katılımcıların tümünün bayan olması sebebiyle hem bol çeneli hem de kahkahalı ve bir o kadar da başarılı geçti diyebilirim. İlk olarak Helatiye adı verilen, Adana yöresinde bici bici diye bilinen tatlı yapımı ile işe koyulduk. Şah Cihangir ve Bayezid'in, 1539 yılı kasım ayının 2. yarısında Edirne'de düzenlenen sünnet törenlerindeki çanak yağması ziyafetinde yer alan Badem Çorbasının hazırlanışı ise hakikaten görülmeye değerdi. Bademler ayıklanırken ne yalan söyleyim kaçamak yapıp yemesi de bir o kadar zevkliydi. Zeytinyağlılara bayılan ben o gün öğrendiğim Tarçınlı Kerevizli Fasulye Pilakisini mutfağımın ana yemeği yaptım bile. İster tavuk ister kuzu ya da dana etiyle hazırlanan "Yahnilerin Ulusı" tam bir davet yemeği. Yanında Dane-i Bulguru Hassa adı verilen kestaneli bulgur pilavı ile tabi. Lor Mahlutu hem sabah kahvaltılarında hem de beş çaylarında servis edilebilecek hafif bir garnitür aynı zamanda. Yemekler bu kadar iddialı ve süslü olmasına rağmen sevgili arkadaşım bir o kadar doğal, rahat ve sadeydi. Tam bir hanımefendi.


Bu kadarla kalmadı tabi, çok sevgili Aylin ile tanışmak da o günün ayrı bir katma değeri oldu bana. Aylin tam bir şirine, yaptığı tatlılar, kurabiyeler ve pastaları da Aylin Canay'ın blogundan takip edebilirsiniz. Yaklaşan sevgililer günü için hazırladığı kurabiyeleri bize hediye etmesi ise ayrı bir jestti doğrusu. Hem yemek öğrendim hem yedim hem Kevser'in hediyesi salça, Aylin'den kurabiye...Daha ne olsun ki...Bu kadar üretken, yaratıcı, çalışkan ve bir o kadar da mütevazi dostlar kazandığım için çok ama çok mutluyum.


Yemek tariflerine gelince, evde tekrar yaptığımda eğer sevgili Kevser'in de izni olursa tabi ki paylaşırım.

No comments: