Ben çok küçükken annem bir lavanta torbası işlemişti. O zamanlar çok anlamamıştım ne işe yarar diye. Ama gözüm gibi de saklamıştım. Hala da değerli eşyalarımı koyduğum sandığımda durur. Torbası vardı ama lavantayla tanışmamıştım o zamana kadar. Çiçek miydi ot muydu bilmiyordum. Sonraları küçük keselerin içinde nikah şekeri olarak çıktı karşıma lavanta gittiğim nikahlarda. Çekmecelerime koydum güzel kokusu için. Ama hala o keselerin içini açıp da görmemiştim bu lavanta neye benzer diye. Sonraları sabunlarını aldım, parfümlerini kokladım. Benim lavantayla tanışmam yani yüz yüze gelmem Sapancada gerçekleşti. Evimizin bahçesine duvar kenarlarına ekmişlerdi lavanta çiçeğini. Büyüdükçe büyüyen, leylak rengi zarif bir çiçek oldu karşımda. Bu sefer gittiğimde iyice coşmuş neredeyse duvar boyu kadar olmuştu. Biraz toplayıp vazoya koydum odamı kokuttu harika aromasıyla. Birazını da elimde ufaladım ve kuruması için gazete kağıdına serdim. Haftaya gittiğimde tülden hazırladığım keselere dolduracağım çekmecelerimde yerini almaları üzere. Belki de sevdiğim dostlarıma çam sakızı çoban armağanı olsun diye...
No comments:
Post a Comment