Friday, February 25, 2011

RAFİNERA

Yine uzun bir ara vermişim istemeden, halbuki ertelemek, uzatmak, oyalamak hiç bana göre şeyler değil. Üstelik konu yazmak olunca yemekte, arabada, doktorda, vapurda her yerde yazabilirim. Bu yazdıklarımı bazen hemen bazen bir yıl sonra paylaşıyorum ama bir konu var ki bunu hemen paylaşmam gerekiyor diye düşündüm. Yıllarca zafiyet geçirecek kadar zayıf olan ben evlendikten sonra yavaş yavaş kilo almaya başladım ve anne olunca da artık 'çok zayıf' sıfatından kurtuldum. Şahsen zayıf olmak çok hoşuma da gitmiyor ama çevremde kilosundan rahatsız olan ya da kilolu olmadığı halde bunu takıntı haline getiren o kadar çok kişi var ki ister istemez yediklerime dikkat etmeye başladım iyice. Allahtan yediklerimi kolay eriten bir yapım var da çok derdim olmuyor ama öyle dostlarım var ki kiloları yüzünden ciddi stres yaşıyorlar. Hep gittikleri diyetisyenlerden, uyamadıkları diyet listelerinden ya da verip tekrar aldıkları kilolarından bahsediyorlar. Bugün öyle bir olay yaşadım ki bana gerçekten vay be dedirtti.
Rutin kontrolüm için gittiğim doktorumu neredeyse bir yıldır görmüyordum ve muayene odasına girince 'doktorum yok galiba siz yenisiniz pek de gençsiniz' diyesim geldi, çünkü benim obez olan doktorum gitmiş yerine en az 15 yaş gençleşmiş bir anda dümdüz bir karna sahip manken bir adam gelip oturmuştu koltuğa. Hemen sırrını sordum tabi, sadece diyet dedi. İnanmadım nerede böyle diyetler ya da nasıl uydunuz dedim hemen. Bana RAFİNERA diye bir yerden bahsetti. Çalışan insanların özellikle de çok yoğun iş hayatı olanların bırakın diyet yemeği bulmaya bunları ne yapmaya hatta ne de yemek yemeğe vakti vardır, dolayısıyla ilk bir hafta harika giden diyet programı , iş yoğunluğundan evde uygun yemek olmamasından ya da 'aman boşver bir günden bir şey olmaz' gibi kaçamaklardan hep hüsranla sonuçlanır. Rafinera size diyet listenizdeki yemekleri hergün hazırlıyor, pişiriyor ve sabah kuryeyle eve ya da işinize gönderiyor, ana öğün ve ara öğünler olarak üstelik. Kalori hesaplamaları yapılmış, neyi ne kadar yiyeceğiniz belli..Her gün sizi düzenli arıyorlar, üstelik yemekler gurme kıvamında yani son derece şık ve lezzetli. Kolay ısıtılabilir halde, pratik olarak ayağınıza geliyor her gün yemekler. İster kendi diyetisyeninizin listesini uyguluyorlar, ister onların kendi bünyesindeki diyetisyenlerden yardım alıyorsunuz. Hakikaten çok mantıklı ve uygulanabilir, doktorum ve ailesi o kadar memnunlardı ki şu an normal hayata dönmüş ve yemek sistemlerini oluşturmuşlardı. Rafineranın sayfasına girip başarı hikayelerini okuyunca bana hak vereceksiniz.

Monday, February 14, 2011

Dünya Gençlik Kampı

Şubat tatili klasik adıyla "sömestre" geçmişte, okul yıllarımda hep benim için sıkıcı olmuştur. Annem de öğretmen olduğundan onunla evde beraber olmanın dışında çok fazla birşey yapmazdık. Televizyonun siyah beyaz olduğu o zamanlar sömestre tatilinde renkli çizgi film yayını yapılırdı çok kısa, dört gözle onu beklerdim. Bir de tiyatro, sinema gibi sosyal faaliyetler.

Kızımla beraber geçireceğimiz ilk sömestre için çok önceden araştırma yapmaya başlamış ve ilk hafta olacağımız geniz eti ameliyatından sonra kendimize sportif aktivitelerden biri olan "kayak" sporu için bir kamp ayarlamıştık. Referans ile bulduğumuz bu kamp için tabi öncesinde defalarca telefonda konuşmuştum ilgili kişilerle, sonuçta kampa katılacaklar en az 10 yaşındalar ve benim minik kızım daha 6 yaşındaydı. Her görüşmemde olumlu hislerle kapatmıştım telefonu, beni ikna etmişlerdi, güvenilirliği ve titizlikleri konusunda iyi konuşuyorlardı, 6 yaşındaki kızımın kayak sporunu rahatlıkla yapacağını, benim de kabiliyetim varsa üstesinden geleceğimi, kamptan memnun kalacağımı defalarca söylediler. E tabi böyle konuşacaklardı, sonuçta müşteri kazanmak istiyorlardı bana göre. Kampta ilköğretim, lise, üniversite öğrencileri vardı, bense kızımla katılacaktım ama tabi uyumlu bir veli olarak. Sonuçta kızımın tüm kamp programı onlarınkine dahildi. Baba Atilla Atalay ile uzun telefon görüşmeleri, yaklaşan tarihe doğru oğul Erkan Atalay ile yaptığım soru-yanıtlı uzun konuşmalar neticesinde, 7 şubbata kampımız başladı. 9 şubatta da bitti ve bu beş gün boyunca , Türkiye'de bu kadar kaliteli, bu kadar güvenli, gözünüz arkada kalmadan çocuğunuzu (bizimkinin yaşı biraz büyüyünce) bırakabileceğiniz bir kamp olduğunu öğrendim. Herbir çocuğa özel ders verir gibi ilgilenen eğitimciler (hepsi beden eğitimi öğretmenleri), sıcak, samimi ama mesafeli liderlik, havuz gibi riskli aktivitelerde her zaman gözetmen olan eğitimciler, motive edici davranışlar, bilgilendirme toplantıları, pratik yanında kayağın teori yönünü anlatan uzman kişiler, 6 yaş ile 20 yaş arasında olan hatta deli çağında olan gençlere karşı kullanılan süper bir dil ve gerçek bir profesyonellik. Biz kayak kampına katıldık ama bu kadarla sınırlı değil faaliyetleri, Dünya Gençlik Kampı'nın. Yaz Kampları, Macera Kampları, İngilizce Kampları, Sörf Kampları gibi çok fazla sayıda kampları var. İşin bir başka güzel yanı da uzun süre kamplarına katılan gençlere, kamplarda görevler verip onlara iş imkanı da sağlıyorlar. E daha ne olsun?
Beş günün sonunda yeni bir spor dalında edinilen başarı, grupla hareket edebilme, doğa koşullarıyla-sis gibi- başaçıkabilme becerisi, sosyalleşme...Dünya Gençlik Merkezi herkese tavsiye edilir, biz seneye onlarlayız hele de Meral Hocamız, Önder Hocamız, Cemil Hocamız, fedakar Mehmet Abimiz varsa, siz de ararsanız Duru'nun arkadaşıyız deyiverin, onlar çok iyi bilir:)
DÜNYA GENÇLİK KAMP HİZMETLERİ (CAMP CLUB)
Adres : Yıldız Posta Cad. Emel Apt. A Blok No:14 K:3 D:303 PK: 80280 -
Gayrettepe / İSTANBUL
Telefon : +90 212-274 79 09
PBXTelefon : +90 212-267 33 57
Faks : +90 212-272 66 05

Sunday, February 06, 2011

Arkadaşlarım sağ olsun

Uzun bir haftaydı, kızımın ameliyatı, Ankara'daki patlamalar, sunucu Defne Joy'un ani ölümü, evdeki iki aşkımın gribe yakalanması derken sürekli bir üzüntü, heyecan, kaygı vardı evde. Bu kaygıyı kendi kendime dağıtmanın bir anlamda terapinin en güzel yolu mutfakta vakit geçirmekti. Kızım gribin etkisi ve ameliyat sonrası naz yapmanın devamı nedeniyle pek bir şey yemiyor, zaman zaman yiyemiyor, sürekli sevdiği şeylerle beslenmek istiyordu. İşte onu kuvvetli kılacak ama bir o kadar da zararsız şeyler ne olabilirdi? Yardımıma her zamanki gibi arkadaşlarımın tarifleri ve şık sunumları koştu. Adapazarından usta ahçılar mutfak deneylerinin sahibesi Kevser'in ananas yatağındaki meyva salatası ve pastalin Aylin'in harika Browni'si hem kızım tarafından hem de bizi ziyarete gelenler tarafından tam not aldı.
Ne olacak benim bu mutfak sevdam? Allahım beni mutfağımdan, mutfağımı da benden ayırma...

Friday, February 04, 2011

YÜREKTEN İSTEMEK BUNA DENİR


"Öğretmenimi özledim", "ben öğretmenimi özledim", "öğretmenimin evi buraya yakın mı", "öğretmenim nerede oturuyor", "öğretmenimin telefonu niye sende yok", "öğretmenimi özledim"...Arabaya binip toplam gittiğimiz 10km boyunca kızım aynı sözleri tekrarladı durdu. En son evimize çok yakın olan bir yerde, "in o zaman burada, öğretmeninin evi çok yakın yürüyerek git" dedim, kızdı bana tabi ki. Arabanın tekerlekleri daha beş kez dönmedi ki, işte öğretmeni tam yanımızdan geçiyordu, rüzgara karşı hızlı adımlarla. Görür görmez, bak işte öğretmenin dediğim anda, kızımın sevincini anlatmam mümkün değil. Arabayı o an durdurduk, olduğu yerde bıraktık. Hızlı adımlarla yürüyen öğretmenine yetişmek için koşturduk deliler gibi. Sanki yıllardır kavuşamayan iki aşık gibilerdi. Sanırım birşeyi yürekten istemek bu, çağırmak ya da, ya da çocuk kalbinin temizliği saflığı....Bu kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın gelebilirim...Şarkı sözleri boşuna yazılmıyor galiba.