Sana bugün boğazdan, Bebek'ten baktım aziz İstanbul...Sabah, gri bir hava, martılar uçuşuyor sesli sesli, işimi bitirir bitirmez konsoloslukta Bebek'te bir kahvaltı edeyim dedim ve şükrettim bir kez daha bu güzel şehirde yaşadığım için. Bu güzel şehrin fırsatlarından yararlandığım için ve en önemlisi bu güzellikleri görebildiğim için.
Bu güzel şehir her zaman beni şaşırtmaya devam ediyor bir yandan da, çoğu Avrupa ülkesinden çok daha Avrupalı, teknoloji bakımından neredeyse üstün bir dünya şehri, tarih açısından rakip tanımaz, doğal güzellikleri mükemmel. İşte bugün gördüğüm bir manzara beni çok daha fazla şaşırttı; kahve içmeyi sevmem ama harika bir boğaz manzarası izlemek ve biraz da ihtiyaç molası için çok ünlü kahveler zincirinin Bebek şubesinden içeri giriyordum ki, kapıdaki zil ve yanındaki yazı beni dehşete düşürdü. Daha kaldırımlara park etmemeyi öğrenemediğimizi düşünürken, özürlüler ya da bebek pusetli ebeveynler için konulmuş bu zil çok düşünceli bir hareket olmuş doğrusu. Yardım için zile basıyorsunuz ve anında bir görevli gelip size eşlik ya da yardım ediyor, kafeye rahat girebilmeniz için. Buraya kadar herşey mükemmel. Önce ihtiyaç giderip sonra içeceğimi alayım keyif yapayım dedim ve alt katta bulunan tuvalete geldiğimde kapıda yine bir zille karşılaştım ama bu kez çok mutlu olmadım. "Tuvalete girmek için, ödeme fişinizdeki şifreyi giriniz" diyordu. Evet evet öyle herkes giremez tuvalete, hele ki fişinizi attıysanız ya da buradan bir alışveriş yapmadıysanız hiç şansınız yok. Arkadşalarıma anlatınca çok doğal karşıladılar ve uygulama hoşlarına gitti ama ben aynı duyguları yaşadığımı söyleyemeyeceğim belki de sık sık ihtiyaç molası veren biri olduğumdan.
İşin bir diğer yanı, hakikaten İstanbul bir başka, gerçekten çok modern, çok yaşanılası, zor ama güzel bir şehir. Kim ne derse desin, ne Türkiye'de ne başka bir ülkede bu kadar hoş bir şehir görmedim ben, herşeye rağmen seviyorum şehrimi.
No comments:
Post a Comment