Sabah hep olduğu gibi minik kızımı okula bıraktım ve uzun zamandır ilk defa hemen eve dönebildim, bu ara o kadar koşturuyorum ki benim için evde olmak büyük bir lüks. Arabamı park edip apartmana girecektim ki, yapraklarını dökmüş ceviz ağacımızın cılız dalları üzerinde sapsarı harika bir muhabbet kuşu gördüm. Belli ki kafesinden kaçmış hatta açık camı da görünce kendini dışarıya atmış. "Ah minik kuş ah, dışarısı çok tehlikeli senin için " diye düşünürken, ağacın altında pusuda bekleyen kedi ilişti gözüme. O an kedi bir hırladı kuşa ve kuş başka dala geçti, ardından da kedi tabi. Nasıl korkmuş zavallı kuş, o arada ben kediyi kovdum ama o da ne kocaman bir karga pike yapıp geçti yanından ben kışt kuşttt derken. Karga bana bakıyor ben kargaya, sürekli hoşt pişt kışttt diyerek ben kargayı kovarken minik kuşumuz da kargayı izlerken arkadan asıl tehlike geliyormuş nereden bilebiliriz. Ben ilk kargayla uğraşırken kuşun sırt tarafından gelen diğer karga.....evett kuşu kaptı gitti. Minik sarı kuş gitti....sabah sabah şahit olduğum bu olay gün boyu beni çok etkiledi ve biz insanoğlunun da önümüzdeki büyük diye gördüğümüz düşmanlarla uğraşıp korunmaya savunmaya çalışırken malesef arkadan gelen düşmanlara yem olduğumuzu düşündüm durdum.
Çoğu zaman da tehlikenin nereden geleceğini bilemiyoruz ve kuş gibi kargaya yem oluyoruz. Bilseydi kaçar mıydı kafesinden, uçar mıydı neşeyle camdan minik sarı kuş?
Bilsek güler miyiz bize dostmuş gibi sinsice yaklaşarak yüzümüze gülen kişilere, bilsek kaçar mıyız onların yanına, bilsek dost elimizi uzatır mıyız o kara ellere? Bilsek sever miyiz?
No comments:
Post a Comment