Friday, April 10, 2009

yükse yüksek kulelere kız vermesinler


"Kınayı getir ana
Parmağın batır ana
Bu gece misafirim yanında yatır ana"

Kınamız vardı dün akşam kına gecemiz...Hem ağlarım hem giderim misali, biz de hem ağladık hem oynadık. Nazlı'mızın evlenmesi bizim kurtlarımızı dökmemize vesile oldu ve günlerdir hazırlandığımız kına gecesi harika geçti. Ne güzel adetlerimiz var ve bu adetleri devam ettirmek, çocuklarımıza, torunlarımıza öğretmek bizim görevimiz diye düşünürüm hep. Yurtdışına gidince özellikle de Avrupa'da kentlisinden köylüsüne herkesin belirli örf adetleri yerine getirdiğine hep şahit olmuşumdur, yumurta bayramında evlerine astıkları renkli yumurtalar, noeller, evlenirken arabalarına bağladıkları tenekeler, çocuklarına isim koyma törenleri hepsini bir keyifle yaparlar. Bizim de çok renkli törenlerimiz var aslında ve kına da bunlardan biri. Düğünden bir gün ya da bizim yaptığımız gibi birkaç gün önce yapılan, çoğu zaman sadece kadınların katıldığı ama artık kadınlı erkekli olan kına gecesi hem bir eğlence hem de gelinin evinden ayrılacağı için kendisine bir veda anlamı da taşıyor. o kadar güzel maniler, türküler var ki kına gecesi için yazılmış biz de dün akşam birkaçını hepbirlikte okuduk ve türküleri mırıldandık.



Çoğu zaman özellikle de modern kentlilerin çok tasvip etmediği hatta yapanlara küçümseyerek baktığı bu tip adetler bence tam tersi özenilerek yapılması gereken, kimliğimizi, renkli tarihimizi, el emeği ile işlenmiş yöresel kıyafetlerimizi yaşatmak için de bir fırsat. Herşeyden öte bir buluşma, toplanma, bir araya gelme aracı. Dün akşam uzun zamandır görmediğimiz dostlarımızla eski günlere döndük, bir amaç için toplandık, arkadaşımıza hoş bir anı bıraktık ve en önemlisi birbirimiz için önemli olduğumuzu hatırladık. Hayatın koşturması içinde, bin türlü de derdin kederin içinde bir buse kondurduk kendimize fena mı?


Gelelim kına gecesinin olmazsa olmazı kınaya. Efendim dedim ya günler hatta aylar öncesinden başlayan hazırlığımızda bir organizasyon ekibi kurduk ve arkadaşlarımızla iş bölümü yaptık. Ev sahibinin zaten telaşlı olduğu günlerinde ona yük olmaması için her türlü yiyeceği bölüştük ve hepimiz bir parça getirdik. Müzikleri birimiz ayarladı, biz kına alışverişi için Nur ile Mahmutpaşa'ya gidip kına tepsisi, kına örtüsü gibi eğlenceli kısmı yaptık. Kına , özel hazırlanmış bir tepsi içinde geldi salona benim tarafımdan ve gelinin yüzü dantel ve pullarla işlenmiş bir örtü ile kapatıldı. Bayanlar ellerinde mumlarla o meşhur türküyü söyledi, YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE KIZ VERMESİNLER....Amacımıza ulaştık, anneyi de kızı da ağlattık, hatta biz daha çok ağladık. Klasik olarak gelinin eli açılmadı kına için. Niye??????????Kaynana altın taksın diye ve kaynana altını verince eller açıldı....Bindallı giyen Nazlıcım o kadar sıcak o kadar doğaldı ki.








"Mendili eline, mendili verdim geline, kara kına yollamış yar benim ellerime...." Kına bahane göbek havası şahane.

2 comments:

Okyanus said...

Durucugu iyi yetistir. Ben de Damla'yi yetistiriyorum merak etme. Birbirlerinin kinalarini yaparlar bari:)

Gokyuzu99 said...

evet yaaa... Böyle güzel adetleri unutmamak lazım... Ben şehsen hem müzikleri hazırlarken hem de kına yakılırken çok eğlendim... Ne güzel bu işin bir parçası olmak...
Ben de sözlerimi şu mani ile bitirmek isterim:P
Dağdan keserler meşeyi,
Hani bu kızın döşeği,
Gelinim kınan gutlu olsun,
Orda dirliğin bol olsun.

Dağdan keserler gürgeni,
Hani bu kızın yorganı,
Gelinim kınan al olsun,
Burda dirliğin bol olsun