Evliya Çelebi oldum bu hafta. Salı günü başlayan Ankara yolculuğu perşembe İzmir, cuma Adana ile bitti. 4 günde 6 kez uçağa binmek benim gibi uçak fobisi olan bir insan için ne kadar keyifli siz düşünün. Ama bu dört günde sabahın kör karanlığında yola düşmek her ne kadar zor olsa da kalabalık, canlı İstanbul'u sessiz, ıssız, sadece ışıklarla yaşarken görmek de işin güzel kısmıydı. Herkes uyurken ne kadar da sakin şehir hele gün doğumuna şahit olmak...
İstanbul'u bırakıp Ankaraya, İzmir'e ve Adana'ya inişte hep farklı duygular hep farklı manzaralar...Her şehir ne kadar da farklı birbirinden. Ankara çok resmi, çok daha düzenli. Havaalanında hep takım elbiseli koyu renk giysili insanlar. Belli ki resmi yerlerde çalışanlar. Yol boyunca neredeyse heryerden görünen Anıtkabir.
İzmir, canlı cıvıl cıvıl. Havaalanında şortlu, tişörtlü, rengarenk giysili insanlar. Tatil havası kokuyor bu şehir. Hele erken gittiğimizden Gamze'yle Pasaport'da yaptığımız çay-simit keyfi. Sanki Avrupa'nın bir şehrindeyim hissi veriyor burası bana hep.
Ve Adana, işte yurdum insanı. Doğal, heyecanlı, sıcak, rahat. Havaalanı değil sanki sıradan bir alışveriş merkezi. Yol boyunca çok kimse yok etrafta belli ki herkes yaylalara kaçmış.
4 gün 4 farklı şehir; farklı hayatlar, farklı insanlar, farklı düşünceler. Bir gerçek var ki ama ben bu topraklarda doğmaktan ve burada yaşamaktan çok ama çok keyif alıyorum.
No comments:
Post a Comment