Bu ay böyle ışıl ışıl geçecek. Sevgili Eltoşun dediği gibi kırmızı yeşil olmasa da benim sayfam ışıl ışıl olacak. Ben de sendenim Burcu bu ayı rengarenk, cıvıl cıvıl yaşamak isteyenlerden yani.
İçim açılıyor akşam olunca heryeri rengarenk, ışık çemberleri, süslü ağaçlarla görünce. Evlerin camlarındaki süslemeler, mağazaların dekorları, alışveriş merkezlerindeki hareketlilik moral veriyor bana. Keşke bayramlarımız, ramazanlarımız, törenlerimizde de yapabilsek
çevremizi böyle canlı. Her yıl apartmanımızın girişindeki süs ağacını süslerdi apartman yönetimi. Bu yıl bahçemizdeki büyük çam ağacını ve apartman girişindeki korkulukları ışıklandırdılar. Harika oldu. 1998 senesine Paris'te girmiştim ve oradaki yılbaşı ışıklandırmalarına bayılmıştım. Orada her aralık ayında ışık vergisi diye bir pay alırlarmış mağazalardan. Eh "Işıklar Şehri" denmemiş boşuna oraya. Her mağaza büyüklüğüne göre bir vergi ödermiş ve yılbaşında da o paya göre mağazası ışıklandırılırmış. Nasıl bir renk ve ışık cümbüşüydü anlatamam. İhtişamın böylesini hiç görmedim. 
Evim İstanbul'un en hareketli caddelerinden olan Bağdat Caddesine çok yakın olduğu için ben biraz daha fazla yaşıyorum bu canlılığı. Dün akşam da Aslı'nın işten eve erken gelmesini fırsat bilip Duru'yu da alıp caddeye indik. Evimizin bahçesinde başladı ışıltılar. Tabi Duru'nun merdivenlerden inme süresi beni çıldırttı çünkü her bir ışığa tek tek elledi bizim hanımefendi. Caddeye indiğimizde sanki akşam değil de günün en işlek zamanı öğle vakti gibiydi kalabalık. Bahar akşamlarını anımsatan hava, dopdolu kahveler, süslü mağazalar, insanlar, arabalar.... Duru'nun eline bir tüp çikolatayı tutuşturduk ve başladık gezmeye üç kız. Favori mekanım Vakko oldu. Yine muhteşem süslemişlerdi. Za
ten en sade haliyle bile masallardaki beyaz evleri anımsatan köşk bu kez ışıklar şatosuna dönüşmüştü. Ve bahçesine kurdukları kamelayada piyanistin çaldığı parçalar gerçekten de çok hoştu. Biraz ilerleyince Afrodit mağazasında da bizi bir süpriz bekliyordu. Mağazanın önündeki dev çam ağacının yanında mısır patlatıyorlardı. Gerçekten cadde manzaraları görülmeye değer bu ara. Son olarak kahvelerimizi aldık ve üç kız hoş bir sohbetle geceyi kapattık. Ama tadı da damağımızda kaldı, en kısa zamanda tekrarlamak lazım..... 

















Geçtiğimiz hafta akşamları kendime nasıl vakit ayırabilirim diye düşündüm. Akşam işten gel, yemek hazırla, Duru'yla oyna, ona yemek yedir, sonra Erkan'ın gelişi ve bizim yemek faslımız, Duru'yu uyutma ve genelde onunla beraber uykuya dalma ya da en fazla onu uyuttuktan sonra bir saat gazete okuma, kitap okuma ya da başka işlerle geçtiğinden neredeyse kendime ayırabildiğim 5 dakikam bile olmadığını farkettim. Televizyonu aylardır açmadım bile. Evet televizyon açık ama ben açmıyorum, ya Duru cd lerini izliyor ya da Erkan.










Eskiden çok önemi yoktu yılbaşlarının benim için, yeni yıla girmek, o geceyi kutlamak öyle çok önemli değildi. Çok yılbaşı gecesi hatırlarım saat gece yarısını görmeden yatıp uyuduğumu. Hala da öyle özel programlar yapmıyoruz ama kızımızın doğduğu yıldan beri evimizde özel hazırlıklar yapıyoruz. Özel günleri, bayramları, yılbaşlarını bilmesi o günlere özel neler yapılır, nasıl kutlanır bizden görmesi hoşuma gidiyor. Aralık ayının ilk haftasında başlıyoruz onunla ağacımızı süslemeye iki yıldan beri. İlk sene küçüktü hiç anlamadı. Ama bu yıl çok keyifli olacak bu işleri yapmak onunla. Kimileri bizi yadırgasa da biz ağaç süslemeye, noe














