Thursday, September 27, 2007

KUŞKONMAZ ÇORBASI

Efendim artık kuşkonmaz çorbasının tarifini yazıyorum ve sevgili Hande'nin de isteğini yerine getiriyorum. İnternetten bulduğum bu tarifi denemenizi tavsiye ederim.


Malzeme:

*1/2 kuşkonmaz (tazesini Metroda bulabilirsiniz)

*1 litre su

*50 gr. tuz

*Bir limonun suyu

*50 gr. şeker

*70 gr. un

*75 gr. margarin (tereyağ ya da zeytinyağ olabilir)

*1 orta boy soğan

*2 çorba kaşığı çiğ krema

*Bir tutam tuz


Bir litre suya 50 gr. tuz, bir limon suyu, 50 gr. şekeri ilave ederek kaynatın. Su kaynadıktan sonra kuşkonmazları içine atın ve yarım saat kaynatın. Eğer konserve kuşkonmaz kullanacaksanız haşlamaya gerek yok. Piştikten sonra çıkarıp küp küp doğrayın. Başka bir tencerede margarin ve rendelenmiş soğanı kavurun. Unu ilave ederek hafifçe sarartın. Topaksız kıvam alması için yavaş yavaş suyu ilave edin. Hazırlanan bu sosu çorba için kullanacağınız suya ilave edin. Kuşkonmazları tencereye koyun. Çorba kaynamaya başlayınca kremayı ve isteğe bağlı tuzu ilave edin. Çorbanız hazır. Dilerseniz üzerine taze dereotu ile servis yapın.

Afiyetle yiyin.

Sunday, September 23, 2007

RAMAZANIN KEYFİ




Kendimi bildim bileli aile içinde iftar sofraları kurulur her ramazan. Niyetli olan olmayan herkes toplanırdı bu sofranın başında. Anneannem çatalının ucunda zeytinle beklerdi ezan sesini. Kalabalık bir aileydik eskiden; teyzeler, enişteler, kuzenler, anneanne, dede....Ramazan boyu her hafta sonu biri davet ederdi iftara. Nasıl geçerdi anlamazdık ramazan. Ben çocukken günler uzundu ramazanda. Yazın akşam saatlerinde sekizlerde açardık orucumuzu. O zaman annem çok istemezdi oruç tutmamı çok zayıf olduğumdan. Ben davulcunun sesini duymak için hep yarım yamalak uyurdum. Artık o kadar kalabalık değiliz, herkes bir tarafa dağıldı. Anneannem artık ramazanın farkında bile değil yaşlılıktan. Şimdi bu geleneği yaşatmaya çalışıyorum kendimce. Arkadaşlarımı, ailemi iftara ben topluyorum. Benim babam ailenin büyüğü olarak başı çekiyor. Evimize ramazanın bereketi, iftarın bolluğu yayılsın istiyorum. Sıcak pidenin yanında tavşan kanı çay içilsin istiyorum. Bu akşam hep beraber iftardaydık sözün kısası. Sabahtan beri özenerek hazırlandım bugün ve tüm aile keyif içinde bitirdik bu akşamı. İşte iftar menümüz:






* Kuşkonmaz çorbası



* Tavuklu volovan



* Barbunya pilaki



* Şakşuka



* Bal kabaklı sakız muhallebi

Friday, September 21, 2007

YILLAR SONRA ÖĞRENDİM Kİ

Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.

Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.

Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.

Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.

Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.

Örendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.

Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.

Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.

Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.

Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

Öğrendim ki...
‘Bittim’ dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.

Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.

Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.

Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.

Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.

Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.

Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.

Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.

Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları kaldırmak için elini uzatır.

Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.

Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.

Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.

Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
İki saat içinde,
Senin hayatını değiştirir.

Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.

Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.

Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Öğrendim ki...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
Çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da !

Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven
Öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.

Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Öğrendim ki...
Sevgiyi cabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Ataol BEHRAMOĞLU

Wednesday, September 12, 2007

YAZA DAMGASINI VURANLAR



Bu yazın benim için önemli olayları vardı, ilkler.... İşte hayatımızdaki önemli olaylar ve bazı ilkler..



***Duru'nun ilk kez saçını kestirdik. Doğumundan bu yana kestirmeye kıyamadığım lüle lüle sapsarı saçlarını malesef kestirdik. Yazın sıcağına dayanamayan kızım Alım Kuaföre koşa koşa gitti.



***Canım kuzenim Beyza'nın güzeller güzeli prensesi Frida Sibel Arndt dünyaya geldi. Daha dün gibi hatırlıyorum Beyza'yla yaşadığımız küçüklük anılarımızı. Şimdi kızlarımızın tanışacağı günü iple çekiyorum.










***Kuzen çok olunca bebek de çok bizde. Kuzenim Bahar'ın oğlu Deniz ile Duru ilk defa bu yaz tanıştı. Biz onların yaşındayken zaman zaman kavgalar ederken onlar çok mutlu ve çok samimi oldular oyuncakları özellikle de gazoz kapaklarını paylaşırken.








***Annem bir kişisel sergi daha açtı. Maaile oradaydık.












***İlk defa mavi tura çıktık. Bir hafta hayata sadece suda devam ettik.






***Uzun bir aradan sonra spor yine hayatımda. Bu yaz spora başladım ve çok canlıyım.

Tuesday, September 04, 2007

MUSKAT, FARKLI BİR MEKAN


Bazı mekanlar vardır, oralarda gezerken kendimi Avrupa'da bir sokakta zannederim; Beyoğlu'nun arka sokakları, Asmalı Mescit gibi. Farklı bir ruh vardır oralarda farklı bir hava. İşte bugün öyle bir mekandaydım ki, Paris'in şık pastanesi gibi biraz, Amsterdam'ın çiçekli bir cafesi gibi azıcık, İsviçre'nin kurabiye dükkanları gibi bir yer ve bu mekan İstanbul'da. Sevgili Gül Abla'nın Gül CERGEL'in Arnavutköy'deki şirin butik pastane ve cafe karması olan mekanı Muskat'tan bahsediyorum. Yaklaşık 2 sene önce açılan bu güzel yere malaesef yeni gidebildim ama ne kadar çok şey kaçırdığımı bugün anladım. Gül Abla'nın o nefis tatlarını bundan 7 yıl önce tatmaya başlamıştım ve hep hayalindeki cafe açma fikrini ondan duyardım. Bu güzel, içten gülen kadının çok başarılı bir iş kadını olacağını tahmin etmemek mümkün değildi. Güzelliğini, gülücüklerini, kibarlığını ve mütevaziliğini tatlılarına ve mekanına da katınca ortaya bir yer çıkmış ki; isterseniz yol üstünden geçerken uğrayıp sabah çöreklerinizi alabilir, isterseniz beş çayının yanına beyaz çikolatalı frambuazlı pastanızı paket yaptırabilir ya da küçücük mekanda bir türk kahvesi eşliğinde browninizi atıştırabilirsiniz. Bebek doğum şekerleri, renkli kurabiyeler Gül Abla'nın kendi yarattığı aksesuar koleksiyonundan seçeceğiniz kutucuklara konuyor ve siz bu mağazadan cıvıl cıvıl çıkıyorsunuz.



El yapımı çörek, kurabiye, pastadan hoşlanıyor ya da misafirlerinize enfes bir beş çayı ziyafeti çekmek istiyorsanız, anneler günü ya da çocuğunuzun özel gününde ona özel kurabiyeler vermek istiyorsanız ya da Gül Abla gibi sıcak ve içten, Ali Bey gibi beyefendi insanların olduğu mekanda gazetenizi okuyup çayınızı içmek istiyorsanız Arnavutköy 1.caddede 63/A nolu adreste bulunan Muskat'a mutlaka uğrayın derim.


Tel: 0212.287.59.43

Monday, September 03, 2007

İTALYAN SİRKİ



Çocuğunuz olunca bazı şeyleri siz de onunla ilk defa yaşıyorsunuz. Sirk izlemek gibi. Ben hiç hayatımda sirke gitmedim bu yaşıma kadar, götürmeyi düşünen de pek olmadı galiba. Anne babam öyle çok heyecanlı gösterilere ilgi duymadıkları için herhalde. Benim de açıkçası pek ilgim olmasa da Duru ile yapılabilecek herşeyi yapmaya çalışıyorum boş zamanlarımda.




Kartal'da açılan ve bugünlerde kaldırılacak olan İtalyan Sirki geçen haftaki gezilerimizin bir durağı oldu. En ön sıralarda yerimizi aldık ve heyecan dolu gösteriler başladı. Vals yapan atlardan tutun da, motosiklet gösterilerine, akrobatik hareketlerden kaplanlı, aslanlı şovlara kadar herşey vardı bu sirkte. Artık klasikleşen "kadın kesme" ve "kutuya saklama" sihirbazlıklarının ne kadar göz yanılması olduğunu bilsem de Duru kadar etkiledi beni de.




En son Afrikalıların ellerinde taşıdıkları yılanı anlatmak ise mümkün değil.