BUGÜNLERDE,
- Sıcaktan
- Fazla konuşan insandan
- Yemek yapmaktan
- Ukalalığı sınırları aşanlardan
- Araba kullanmaktan
- Dışarıda yürümekten
- Boğazımın bitmek bilmeyen ağrısından
- İnsan ayrımı yapanlardan
- Sürekli bir çocuk oyunu yaratmaktan
- Düşünmekten
- Plan yapmaktan
- Eğitim hazırlamaktan
- İstanbulda olmak zorunda olmaktan
NEFRET EDİYORUM
Sunday, July 25, 2010
Saturday, July 24, 2010
Bunu da görecekmişiz
Yaklaşık 1 saat sonra eve ulaştığımızda dışarıdan öyle pek anormallik yoktu ama içeri girip en üst kata çıkınca yaşadığım şok umarım hayatımın en büyük acısı olur ve daha büyüklerini yaşamam yaşamayız. Üst kat kül olmuştu. Daha önce hiç yangın görmemiştim ya da yangın sonrası bir yer. İşte şimdi kardeşimin odası önümde tanınmayacak haldeydi. İnsanın ilk aklına gelen "ya içeride olsalardı"...Ne evde, ne yanan eşyalardaydı gözüm. Tek düşündüğüm ya olsalardı.....
Evimiz çok hasar gördü ama büyük bir aile olduğumuzu hissettirdi bize. Hep beraber girişip önce itfaiyenin verdiği hasarı temizleyerek sarmaya başladık yaramızı. Birbirimize özellikle de anne babamıza moral olduk, onlar çocuk biz ebeveyn olduk. Bize her zaman hayatta herşeyin yerine geleceğini önemli olanın can sağlığı olduğunu aşılayan anne babamıza bu kez biz bunu hatırlattık ve sımsıkı sarıldık.
İnsanın başına gelen her olay, birşeyleri hatırlatıp kazıyor biryerlere. "Kul kurar kader gülermiş" lafı ne anlamlı geliyor günden güne. Biz ne planlar yapıyoruz ve neler yaşıyoruz. Hayat süprizlerle dolu ve her zaman hoş olmayan süprizler bunlar. Herşeye rağmen nefes alıyor isek hayat devam ediyor ve bu hayatta herşey bizim için. Herşeyimiz yansa da duygularımız canlı ve başımıza gelenler bir işaret belki de. Buna da şükretmeyi bil.....Fotoğraflarda da görüldüğü gibi hala pencereler var gün ışığına açılan. Yeter ki bakmasını, çıkmasını bil.
Wednesday, July 07, 2010
El yapımı terlik
Yaz tatili...çocukları nasıl eyleriz...''canım sıkılıyor anne'' lafı...offf pufff.
Bu ara duymasam da çok yakında başlar sızlanmalar bizde. Okulu şimdiden özledi bile. Ben küçükken kitap okur, el işi yapar, beş taş oynardım ama Duru daha bunlar için henüz küçük. Okuyamıyor, tığ, şiş tutamıyor, şu an İstanbulda olmadığımızdan yüzme dışında diğer spor faaliyetlerine de ara verdi. Neyse ki kendi kendine oyalanmasını biliyor ama yine de onu ara sıra eğlendirmek bana düşüyor.
Geçenlerde öyle bir hediye geldi ki ona ''pes'' dedim doğrusu. Çocukların kendilerine terlik yapma seti. Evet terliği, yapışkanı süsleri hepsi içinde. Üstelik bir çift çocuk bir çift büyük terliği.
Büyük kitapevlerinde satılan bu setin alternatifleri de mevcut: magnet yapma seti, bandana seti, takı seti ve benzerleri...
Yaz için kurtarıcı olabilirler
Tuesday, July 06, 2010
YAVRULARIMIZ DOĞDU
Ve anne.. Kuş olsun, insan olsun fark etmiyor işte. Evladına siper oluyor, koruyor, yiyecek taşıyor. Tek beklentisi var bizden, onları rahatsız etmememiz. Tabi sitedeki çocuklar da en az benim kadar meraklılar bu olay karşısında. Günde bir kez bakma şansları var, işte ben de o arada fotoğraf çekmeyi başardım. Bakalım yarın diğer dördüncü doğum da gerçekleşecek mi? Kuşumuz yavruladı, darısı isteyen tüm kuşların başına...
Monday, July 05, 2010
Nurdan&Ceren Tasarım
Yeni olarak hamile tişörtleri de eklediler kolleksiyonlarına ve ilk müşterisi kardeşim oldu. Bir erkek bebek bekleyen kardeşim için tasarladıkları tişört çok
Üstelik beğendiğiniz ya da kendi tasarladıklarınızı da yapıyorlar, mesela ben siyah bir aksesuar bulmuştum pazarda geçen kış. Bunu Ceren öyle bir hale getirdi ki hem gece abiye olarak giyeceğim hem de gündüz bir beyaz pantalonla giyeceğim harika bir siyah bluz yarattı.
Ceren ve Nurdan şu an yeni yeni duyuluyorlar ama ileride kapılarında sıra olacak eminim ve o zaman tabi biz ilkler ayrıcalıklı olacağız. Nurdan ve Ceren'e ulaşmak için sadece 0533 720 19 60 numarayı arıyorsunuz ve ister kendiniz için ister hamile bir arakdaşınız için ya da bir doğumgünü çocuğu için özel tasarım tişörtler yaptırıyorsunuz. Kişiye özel......
Friday, July 02, 2010
2. Sapanca Kırkpınar El Sanatları Festivali
Kırkpınar, Sapanca Gölünün kıyısında, bizim evimize 5 dakika uzaklıkta, tamamen yeşil, şirin evlerle kaplı bir belde.Tarihi İpek Yolunun Kırkpınar'ın ortasından geçtiği, şu anda Bağdat caddesi olarak anılan mekanda şirin cafeler, son derece estetik evler, bisiklet ve yürüyüş yolu, dondurmacılar mevcut. Bizim her zaman gözleme ve çiğ börek yediğimiz Fitos bu kır kafelerinden sadece biri. Evimiz gibi oldu adeta.
Kırkpınar bugünlerde çok canlı, sebebi de bu yıl ikincisi düzenlenen el sanatları festivaline ev sahipliği yapması. Becerikli hanımların yaptığı çeşit çeşit el sanatları örnekleri karşısısında benim ağzım açık kaldı. Hünerlerini paraya dönüştürmeleri de ayrıca takdire şayan. Ahşap boyam
a ürünleri, takılar, taçlar, kıyafetler, çeşit çeşit pasta börekler, rengarenk boncuklardan yapılmış kutular, aklınıza gelen her şey var. Tabi Duru ile gidince biz toka ve takı stantlarından ayrılamadık. Yemyeşil ormanın ve Sapanca Gölünün arasında kurulmuş olan Kırkpınar'a yakışır bir şekilde organize edilen festival 3-4 Temmuzda da gezilebilir.
Subscribe to:
Posts (Atom)