Friday, August 26, 2005

FENERBAHÇE PARKI


İstanbulun Anadolu yakasında oturanlar, özellikle Kadıköy civarlarında yaşayanlar çok iyi bilirler Fenerbahçe Parkı'nı... Oldukça geniş bir alana dağılmış olan parkta çok çeşitli çay bahçeleri, organik ürünler satan bir köşe, çocuk parkı ve çok güzel bir kış bahçesi vardır.... İlkokul zamanımda denize bile girildiğini hatırlıyorum bu parkın sahil kısmından...Bu park gençler için, yaşlılar için, evcil hayvanlar için, bebekler için, çocuklar için çok şey ifade eder.... Elele gezen kaçamak sevgililer için çok romantik bir parktır, adalara karşı yanınızda sevgiliniz hayaller kurarsınız, yaşlılar için yemyeşil, dümdüz, istersen güneşli istersen ağaçlık oturum alanları mevcuttur..Köpekler için adeta bir cennet....Çocuklar parkta çok değişik aktivitelere katılabilirler... Bebekler pusetlerinde hem deniz havası alırlar hem ağaçların altında gölgede uyuyabilirler... Kısacası her yaşa ve her canlıya hitap eder ve bir anlamda park bahçeye hasret kalanlar için kurtarıcıdır.
Kızım Duru için de çok önemli bu park... Çünkü Duru ilklerini yaşadı burada..... İlk geldiği park burasıydı... Daha 20 günlük bile değildi, anneannesi, babası ve ben hep beraber gelmiştik. İlk salıncağa bindiği park burasıydı, tabi ilk tahteravalli deneyimimizi de burada yaşadık... İlk kez bir parkta kendi kendine bugün yürüdü... Evet bugün Duru, ben, Kıymet(Durunun bakıcısı), Durunun babaannesi, Mehtap (Annemin kuzeni) ve onun oğlu Gediz'i alıp öğleden sonra doğruuuuu parka gittik... Bugün öğleden sonra işi kırıp vaktimi Duruya ayırdım. Tabi Duru çıldırdı, kuşlar vardı ve Duru onların peşinden koştu durdu. Kendisi tam bir hayvan delisi... Ben biraz korksam da ona belli etmemeye, onu korkutmamaya çalışıyorum. Çünkü o benim gibi kediden bile korkan bir insan olsun istemiyorum... Annesinin tam tersine Duru hayvanları öpecek kadar onlara yaklaşıyor ve korkmuyor. Gediz, Duru'dan 2.5 ay küçük. Fakat görüntü itibariyle Durunun abisi gibi duruyor. Tabi bizimki koşturduğu ve Gediz yürüyemediği için orada aradaki farkı biraz kapatıyoruz. Duru, Gediz'le top oynadı ve birlikte çok iyi anlaştılar. Gerçekten bugün Durunun iyice büyüdüğünü gördüm. Koşturuyor, konuşuyor, kendi işini yavaş yavaş halledebiliyordu. Gerçekten bugün çok mutluydum, sağlıklı ve akllı bir kızım olduğu için. Ne büyük mutluluk ve ne kadar önemli bir ayrıcalıktır, evladınızın sağlıklı bir insan olması. Bugün Duru koşup oynarken, bir kız gözüme çarptı... 15 yaşlarında, tekerlekli sandalyede, büyük ihtimal zihinsel özürlü ve aynı zamanda tek bacağı olmayan... Gerçekten anlayabilmek nasıl birşeydir onu? Ne kadar anlayabiliriz? Onun nasıl bir hayatı var? Daha sonra yaklaşık 1 saat oturduğumuz bahçede, son dakikada, bir saattir baktığım başında bandana olan bayanın üniversiteden bir profesörümüz olduğunu anladım.... Fakat çok güzel, çok bakımlı, çok sağlıklı bir bayandı... Ne olmuştu da başını böyle yarım kapatmıştı? Solgun bir yüz ifadesi vardı... Ve saatlerdir tanıyamama sebebim , birkaç yılda ne kadar çöktüğüydü... O da uzaktan Duruyu izliyordu seven gözlerle... Yanına yaklaşıp HOCAMMMM dediğimde gözleri canlandı, evet dedi..... Kendimi tanıttım, ne kadar mutlu oldu bir öğrencisini gördüğüne... Uzun uzun başına gelenleri anlattı ve o andan sonra ne kadar şanslı olduğumu hatırladım bir kez daha... Ne kadar şanslıyım ki, hayat doğru gidiyor benim için, sevenlerim yanımda, paramı yiyeceğe, giyeceğe harcıyorum, aldığım ilaçlar ise baş ağrısı, burun damlası..... Çok mutlu oldum en son bir pastil aldığıma, çok mutlu oldum en son kızımı aşı için doktora götürdüğüme, çok mutlu oldum en son saçlarıma fön çektirebildiğime, çok mutlu oldum en son pastırmalı piza yiyebildiğime..... Çok mutluyum pek çok şeye...

ANLATABİLDİM Mİ?

No comments: