Sunday, January 10, 2010

Bir İstanbul Masalı

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, üniversite yıllarında çok sık vapura bindiği halde şimdi neredeyse aylardır hiç vapurla avrupa yakasına geçmemiş bir kız yaşarmış. Bu kızın bir gün çok sevdiği Sultanahmet'te işi çıkmış ve Kadıköy'den binip vapura, Eminönü'ne geçmiş. Karşısında camiler, Galata Kulesi, tarihi binalar ve yanından geçen martılar eşliğinde. Bir tatlı huzur kaplamış içini, eskiyi anmış, okul yıllarını, karda ayazda vapur çalışmayınca motorla denizi geçip sınavlara yetiştiği günleri, şimdi çoluk çocuğa karışmış yıllardır görmediği okul arkadaşlarını..Hepsine sevgi göndermiş ta yüreğinden. Tavşan kanı çayını içerken ne kadar harika bir şehirde yaşadığına şükretmiş, tahta köprüden atlayıp karaya ayak basmış. İşinin olduğu tarihi caddede bir sıcak simit yemiş ve daracık sokaklarda randevu saatine kadar dükkan dükkan incelemiş. Antika abajurlar, çiniler, halılar, altın, gümüş mücevheratlar...Rengarenk, ışıl ışıl.











İşi bitince de vermiş kendini Kapalı Çarşı, Tahtakale yollarına. Pastırmacısından kahvecisine, börekçisinden boncukçusuna allah ne verdiyse artık uğramış birer birer. Kiminde yemek yemiş, kiminde alışveriş yapmış, kiminde sadece bakmış ama çok mutlu olmuş. Yine bir tatlı huzur duymuş.

Dönüş saati yaklaşmış, ayakları ağrısa da yürümekten kalbi çok ama çok dinlenmiş. Vapura binmiş, en uca oturmuş. Bu kez kulelere, plazalara, modern binalara bakmış, martıların eşliğinde ve yine şükretmiş bu kadar değişik motiflerle süslü ve bu kadar zenginliğe sahip bir şehirde yaşadığı için ve yine bir tatlı huzur kaplamış içini....

No comments: