Banu'nun Dünyası
Friday, May 04, 2012
Saturday, April 21, 2012
Maggi ile 23 Nisan Etkinliği
Wednesday, April 11, 2012
Banu'nun şifreleri
Hiç şifrelerinizi düşündünüz mü? Ne kadar fazla akılda tutulması gereken şifrelerimiz var şu hayatta. Her geçen gün de, bir yenisi ekleniyor. Bazıları rakam, bazıları harf, bazıları karışık, bazıları büyük harf küçük harf hassasiyetli. Ben bazılarını yıllar geçse de unutmuyor ama bazılarını her defasında unutup sistemi kilitliyorum. Sonra da güvenlik sorularım neydi diye aranıp duruyorum.Keşke her şey için tek bir şifre olsa, hayat ne kadar kolaylaşır o zaman. İşte benim aklımda tutmam gereken şifrelerim...Var mı sizin ekleyecekleriniz?
*Internet bankacılığı şifresi
*Telefon bankacılığı şifresi
*Kredi kartları şifresi
*Bankamatik şifresi
*Spor salonu giriş şifresi
*Soyunma dolabı şifresi
*Facebook şifresi
*Twitter şifresi
*Pinterest şifresi
*Linkedin şifresi
*E-mail şifresi
*Wireless şifresi
*Internet şifresi
*Kızımın okulunun veli internet şifresi
*Mil hesabı şifresi
*Telefon şifresi
*Ipad şifresi
*Blog şifresi
*E-dergi yazı giriş şifresi
*Ev alarm şifresi
*e-okul şifresi
*e-devlet şifresi
*Bavul şifresi
*Alışveriş siteleri şifresi
*Sanal market şifresi
*Msn şifresi
Monday, April 02, 2012
Engelleri hep beraber aşalım
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, bir eşya piyangosu düzenliyor. Bilyoner.com ise bu piyangonun bilet satışını gerçekleştiriyor. 20 Nisan tarihinde sonuçlanacak olan çekiliş için siz de bir bilet alabilir ve engelleri onlarla birlikte aşabilirsiniz, çünkü bilet bedeli 5 TL olarak belirlenen piyangonun tüm geliri Türkiye Sakatlar Konfederasyonu’na aktarılacak.
20 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan çekilişte; 2 adet 2011 model otomobil, 10 adet diz üstü bilgisayar, 10 adet 42 inç LCD TV, 10 adet buzdolabı, 10 adet çamaşır makinası, 10 adet bulaşık makinası, 10 adet derin dondurucu ve 10 adet cep telefonu sahiplerini bulacak. Diğer ikramiyeler ise şunlar: 100 adet 32 inç LCD TV, 100 adet elektrik süpürgesi, 100 adet mutfak robotu, 100 adet semaver 100 adet katı meyve sıkacağı.
Engelleri aşmak için, siz de elinizi uzatın ve hep birlikte, onların hayatında fark yaratalım!
İşte Aranan İkili: Projektör ve Kamera
Eskiden bilimkurgu filmlerinde rastladığımız teknolojilerden biri daha hayatımıza giriş yaptı. Şimdi isterseniz kışın ortasında önceki yaz tatilinizi evinizin duvarına yansıtarak sevdiklerinizle izleyebilir hatta bunu bir alışveriş merkezinin dinlenme alanında bile yapabilirsiniz. Sony Projektörlü Handycam seçimi size bırakıyor.
Sunday, March 25, 2012
Arjantin Patagonya'sı, dünyanın bir ucu...
Bir kere çok iddialı bir bölgede Patagonya, dünyanın en güney noktasında. Bunun için bile görmeye değmez mi? Güney Amerika kıtasında Şili ve Arjantin’in güney bölgesine verilen isim Patagonya. Ben bu yazımda Arjantin kısmında kalan Patagonya’yı yani Arjantin Patagonya’sını gezdireceğim size. Ülkeye ismini veren Avrupalı kaşif Macellan, bölgeye ilk ayak bastığında uzun boylu, uzun ayaklı ve deriden sivri uçlu ayakkabıları giyen yerlileri görünce İspanyolca ayak anlamına gelen 'pata' kelimesinden esinlenerek Patagoni adını vermiş. Eh tabi bu şehir efsaneleri bitmez, kimine göre de bir yerlinin ismiymiş Patagonya. Beni isminin nereden geldiğinden çok penguenleri, mavi buzulları, şelaleleri, balinaları, deniz arslanları, ıssız toprakları ilgilendiriyordu daha çok. Hayal etmek bir işi yapmanın yarısıdır derler ve ben ilk yarıyı tamamladım. Şimdi sıra ikinci yarıya gelmişti, yolculuk için biletleri almak ve yola koyulmak…Arjantin Patagonya’sına gitmek için Arjantin’in başkenti
Buenos Aires’e uçuyorsunuz. Oraya da Paris aktarma ile gidiyorsunuz. Paris’te beklemek zorundaysanız ve Schengen vizeniz de varsa belki kısa bir Paris turu yapabilirsiniz. Buenos Aires’den bir uçakla Trelew’e ya da Ushuaia’ya uçabilirsiniz ama ben tur programı olarak Trelew’dan başlamayı seçtiğim için önce buraya uçuyorum. İşte Patagonya turumuz başlıyor, hazır mısınız hipnotize olmaya?
1. ve 2. Gün: Trelew, Puerto Madryn, Punta Tombo, Valdes Yarımadası, Puerto Piramides
Trelew, İngilizlerin baskı ve sömürüsünden dünyanın diğer ucuna kaçan Galliler tarafından 18. yüzyılda kurulan bir kent. Tre ilçe demek, Lewis de kuran kişinin adı. Patagonya’nın Arjantin’ deki kısmı Trelew beş bölgeden oluşuyor. Rio Negro, Neuquen, Chubut, Santa Cruz ve Tierra del Fuego. Bizim Trelew’de ilk durağımız Gaimanisimli köy. Burada Gal geleneklerini yaşıyor, şansınız yaver giderse bir yerlinin evinde İngiliz çaylarını tadıyor ve marmelatlı taze keklerin keyfine varıyoruz. Trelew’den yola çıkıp bir milyon civarında Macellan pengueni görmek için yaklaşık iki saatlik bir yolculuk yapıp Punta Tombo’ya varıyoruz. Burada tam bir penguen cennetinin içine düşüyoruz. Filmlerde gördüğünüz siyah beyaz kravatlı kral penguenlerle dost oluyorsunuz. Bu kadar kuş türünü bir arada gördüğünüze inanamayacaksınız. Göğüsleri sarı lekeli bu penguenler kışın Brezilya sahillerinde yaşıyorlar, ilkbahara doğru Patagonya’ya göç ediyorlar. 16 penguen çeşidinden biri olan Macellan penguenlerinin boyları 45 cm civarında ve
yaklaşık ömürleri 20 yıl.
Penguenlerin mekanında öğle yemeğimizi yedikten sonra Puerto Madryn’den yaklaşık bir saat mesafede bulunan Valdes Yarımadası’na doğru yola çıkıyoruz. Yol boyunca gördüğünüz doğa, vahşi hayat, uçsuz bucaksız topraklar karşısında büyülenmemek mümkün değil.
Valdes Yarımadası Güney Amerika’nın en ilginç yerlerinden biri, dolayısıyla buraya daha fazla vakit ayıracağız. Atlantik kıyısında yer alan ve Unesco Dünya Doğal Mirasları’ndan biri olan Valdes Yarımadası’nda ilk olarak bugüne kadar görmediğiniz hayvan çeşitleri ile başlayacağız gezimize. Deniz arslanları, deniz filleri artık filmlerde değil yanı başınızda. Fil foklarını, balinaları, Patagonya tavşanlarını, devegillerden olan ve sürü halinde gezen guanakoları görünce gözlerine inanamayacaksınız.
Valdes Yarımadası’nın kuzeyindeki ufak adayı -Kuşlar Adası - özellikle görmemiz gerekiyor. Sainte Exupery’nin Küçük Prens adlı kitabı sizin için de hayatınızda unutamadıklarınızdansa, işte
bu öykünün başındaki ufak dağa esin kaynağı olmuş ada, burası. Valdes; bir yanında San Jose Körfezi, diğer yanında Nuevo(Yeni) Körfezi ile zengin bir denizaltı vahşi yaşamına da ev sahipliği yapıyor. Biz deniz altını bırakıp deniz üstünde neler varmış diyeceğimiz bir tura çıkıyoruz. Puerto Madryn’den 100 km uzaklıktaki Puerto Piramides’den teknelerle açılıp yeni doğmuş yavrularına yüzmeyi öğreten 30 ton ağırlığında, 16 metre boyunda dev balinaları görmeye gidiyoruz. Yarımadanın ucundaki Caleta Vadisi’nde ise deniz fillerini görüyoruz. Bunlar
dev boyuttaki foklar.
İki gece konaklamamız ve akşam yemeklerimiz Puerto Madyrn’de Hotel Villa Piren’de.
3. ve 4. Gün Ushuaia
Trelew’den sabah çıkıyoruz ve Ushuaia’ya iki saatte uçuyoruz. Buzul kaplı 1500 metrelik zirveleriyle Fuegan Ant Dağları'na sırtını dayamış Ushuaia, dünyanın sonu diye bilinen bir bölge.
Burada ilk durağımız ‘Dünyanın Sonu Deniz Feneri’. Nasıl Paris’in Eyfel’ inde fotoğraf çektirilirse burada da adet aynı. Eğer sabahtan fotoğraf çektiremezseniz hiç üzülmeyin akşamı bekleyin, bu kez yanına kadar gideceğiz fenerin… Dünyanın sonu yazan tabelalarla dolu limanda bir sürü hediyelik eşya dükkanı var ve hepsinde aynı slogan: ‘Ushuaia, dünyanın sonu, her şeyin başlangıcı’…San Martin Caddesi’nde bir yürüyüşten sonra, şehirden 15 dakika uzaklıktaki Tierra
Del Fuego Milli Parkına gidiyoruz. 16.yüzyılda buraya gelip Kızılderili ateşlerini gören Macellan veriyor ismini, buraya. Bu yüzden Ateş Toprakları da deniyor. Yıl boyu karlar altında olan bu topraklar, nisan ayında bölgeyi kaplayan binlerce lenga ağacının kızaran yaprakları ile adeta ateşe boyanıyor, yani bizi bekliyor nisan boyunca.
Dünyanın sonu adlı trenle parkı gezerken, tilkiden ördeğe, guanokadan kunduza etrafta huzurla
ve özgürce gezen hayvanları izliyoruz. Park içindeki Roca Gölü mavi yeşil tonlarıyla sizi yine hayallere götürüyor. Parktan ayrılıp artık iyice acıkmış karnımızı doyurmak için romantik bir atmosfer, uluslar arası bir mutfak ve hoş bir manzara sunan Ushuaia Kaupe’de yemek
yiyoruz. İsteyen kuzu, isteyen deniz ürünleri ama ne yerseniz yiyin göreceksiniz hepsi birbirinden lezzetli. Yemek sonrası yine şehrin para kaynağı olan sloganı dünyanın sonu ile ilgili ‘DÜNYANIN SONU MÜZESİ’ni geziyoruz. Burada eski ünlü hapishane bizi geçmişe, kültürlerinin
farklılıklarına götürüyor. Hapishaneden çıkıp biraz daha güzelliklere odaklanmak için günün son turunu gerçekleştiriyoruz. Deniz otobüsü ile Beagle Kanalı’nda gezi. Deniz arslanlarını, karabatakları ve sabah fotoğraf çektirdiğimiz, Jules Verne’in sözünü ettiği dünyanın sonundaki deniz fenerini bir kez daha görüyoruz.
Cerro Martial’ın tepesine çıkan teleferikle Beagle Kanalı ve Navarin Adası'nın muhteşem manzaralarına son kez bakıp otelimize dönüyoruz. Akşam yemeği otelimiz Ushuaia Hotel Las Hayas’da.
5. ve 6.Gün: El Calafate, Glaciares Milli Park
Sabah Ushuaia’dan çıkıp uçağımıza yetişiyoruz ve bir saat süren yolculuktan sonra El Calafate’a ulaşıyoruz. Adını bir böğürtlen çeşidinden alan şehir 15 bin nüfuslu, buna rağmen çok sayıda beş
yıldızlı otele rastlamak mümkün. Buzullarıyla ünlü bu şehir adeta bir turizm cenneti çünkü.
Birbirinden şık dükkanları, kafeleri, restoranları ile ünlü El Calafate’da şehir turu yaptıktan sonra şehirden 80 kilometre uzaklıkta bulunan ve Unesco Dünya Kültürel Mirası listesindeki Los
Glaciares Milli Parkı’na doğru yol alıyoruz. Park içindeki Perito Moreno Buzulu’nun ihtişamı karşısında nefesiniz kesilebilir dikkat edin. Moreno Buzulu adını kendini hiç görmemiş olan Patagonya kaşiflerinden Francisco Moreno’dan almış. Yaklaşık 30 kilometre uzunluğunda
5 kilometre eninde, Güney And Dağları buz havzasının bir kolu olan buzul, şu ana kadar küresel ısınmadan fazla etkilenmemiş. Gölden yüksekliği 60 metre civarında olan buzulda gemiyle turumuz başlıyor hemen. Öğlen yemeğinin ardından bir buçuk saat sürecek olan turumuzda dileyenler, buzuldan alınma buzla servis yapılan viskiden tadabilirler. İsteyenler Upsala Buzulu’nda da tekne gezisi yapabilir üzerinde yürüyebilirler bu arada. Biz Moreno Buzulu üzerinde binlerce şekle girmiş buz kütleleri üzerinde sessizce yürümeye devam ediyoruz.
Ama dev kütleler halinde masmavi suya düşen buzulların çıkardığı sesler sessizliği bozuyor ve size buzulların heybetini bir kez daha gösteriyor.
7. ve 8. Gün
Sabah kalkıp artık dönüş yoluna koyulma vakti. Önce El Calafate’dan Ushuaia’ya geri dönüyoruz ve oradan da Buenos Aires’ e geldiğimizde yeteri kadar yorgun olduğumuzdan hem bir gece dinlenmek hem de Buenos Aires’de bir gün geçirmek için vaktimiz var. İlk olarak 16 şeridi ve 140 metrelik genişliğiyle dünyanın en geniş bulvarı sıfatını taşıyan 9 Temmuzu ve bizim Sultanahmet’teki Dikilitaş’ın modern zamanlar versiyonu sayılabilecek dev bir obeliski görüyoruz. Obelisk, Buenos Aires’in 400. kuruluş yıldönümü anısına dikilmiş.
Plaza De Mayo ve Casa Rosada bir sonraki durağımız. Plaza de Mayo, 25 Mayıs 1810 devriminden sonra cumhuriyet rejimiyle yönetilmeye başlanan Arjantin’de, tarihin başladığı yer. Meydanda, “Pembe Ev” olarak da bilinen Hükümet Binası, katedral, sömürge döneminde ıspanyol valisine ait olan Cabildo binası ve Kongre binası bulunuyor. Ortada yer alan anıtta ise, “gracias madres” yani “annelere teşekkür” yazıyor; cunta döneminde kaybolan çocukları için her perşembe burada toplanıp ağıt yakan annelere ithafen...Cafe Tortini’de öğle yemeğinden sonra, en hareketli caddelerden Florida Caddesi’nde alışveriş yapmak, şehri koklamak için uygun zaman. Güzel sanatlar milli müzesi ve Recolelata’dan sonra Puerto Madero’da akşam yemeğimizi yiyoruz. İsteyenler için son gecemiz tango ile bitiyor ya da otele gidip ertesi gün sürecek uzun yolculuk için dinlenebilirsiniz.
9. Gün
Ertesi gün havaalanına gidiyoruz ve Paris aktarmalı uçağımızla ülkemize dönüyoruz.
Patagonya’nın doğası, havası, buzulları eşliğinde geçen rüya gibi bir 9 günden sonra ülkemize hayata ve gerçeklere dönüyoruz. Bir başka hayalde buluşmak üzere…
Sevgiyle kalın,
Banu Özkan TOZLUYURT
Bu yazı Gazella Travel Designer tarafından düzenlenen 3 Kıta 1 Blogger yarışması için yazılmıştır.
Saturday, March 24, 2012
7.Bloggeranne-baba buluşması
Daha önce Diyarbakır Canaydın Köyü'nde okul kütüphanesi kurulmasına destek olmuş biri olarak hem çok kolay hem çok zor bir iş bu. Kolay, çünkü hepimizin en azından evinde çocuklarının okumadığı fazladan bir sürü kitap, kullanmadığı makas, boya kalemleri vardır. Kolay çünkü ihtiyaç duyulan malzemeler atla deve değil, oldukça uygun fiyatlara temin edilebilecek şeyler. Zor, çünkü üşeniyor insanlar, toparlayıp kargoya vermek zor geliyor. Zor, çevrelerini haberdar etmek akıllarına gelmiyor. Ben zamanında bu işe kalktığımda arabamın bagajı bir süre kitap, oyuncak, boyama kitabı, roman dolu olarak gezmiştim. Her buluştuğum arkadaşım bana birşeyler getiriyor ben de arabamın arkasında biriktiriyordum. Hepsi toplanınca da bir kargo şirketine verdim ve malzemeler yerini buldu. He yerini bulması o kadar kolay olmadı, bahsettiğim köy cep telefonunun çekmediği, kargo şirketlerinin uğramadığı, okulda tek bir telefonun olduğu bir köydü ve ancak en yakın yerleşim yerine giden eşyaları, okul müdürü gelip alabiliyordu kasabaya indiğinde. Yine de gitti, yine de amacına ulaştı çabamız.
adresine gönderebilirsiniz. Aras Kargo’ya bu okula yardım gönderdiğinizi söylediğinizde %25 , MNG Kargodan %40 indirimli gönderebiliyorsunuz. İndirimden faydalanabilmeniz için kargoyu göndermeden önce 0212 366 5555 numaralı telefonu arayıp Filiz Hanım’ı istemeniz gerekiyor, o sizi yönlendirecek.
İşte ihtiyaç listesi
Rafya
Pullar
SimDüğmeler
Boncuklar (her boy)
Boş yada bozuk CD.ler
Oynar gözler
Gazoz kapakları
Kumaş parçaları (farklı doku özelliği olan özellikle)
Artık Yünler
Pamuk
Pasta kağıtları
Şişe mantarları
Renkli Sünger
Pet bardak
Pet tabakPipet
Tahta mandal
Kürdan
Alüminyum folyo
Kibritler ve kutularo
Mum
Tuvalet kağıdı
Havlu peçete
Islak mendil
Pinpon topu
Fon kartonu
Elişi kağıdı
Pritt yapıştırıcı(marka önemli değil yapıştırıcının tarzı bakımından)
Uhu
Parmak boyası
Keçeli kalem
Oyun Hamuru
3-6 yaş arası hikaye kitapları
Okul bünyesinde okunabilirliği olan her türlü kitabı göndererek, okul bünyesinde kurulacak kütüphaneye destek olabilirsiniz.
Yardımlarınızı bekliyoruz.
Friday, March 23, 2012
Kitap okuma rituelleri
Ben sobelenmişken önce kendimle, kitapla ilgili bir anımı paylaşayım. 2 yıl önce Hayat Çocukla Güzel adlı kitabım çıktığında (yaaa benim de bir kitabım var) büyük kitapçılara gidip hep kitabımı sorardım, kalmayan yerlerde sipariş verir istetirdim. Olan kitapçılarda da, raflarda hep kitabımı öne çıkarırdım. Birkaç kez gittiğim kitapçıda çok dikkatli olan satış personeli bir gün yine ben kitabımı bulup rafın önüne çıkarınca beni sobelemişti...
* İşim gereği çok kitap okumak zorundayım, çünkü ben bir yönetim danışmanıyım. Şirketlere yönetim, kişisel gelişim konularında eğitim veriyorum, bireysel koçluk yapıyorum. Dolayısıyla yeni çıkan tüm kitapları takip etmek zorundayım. Tüm çıkan yayınları okuyamasam bile, mutlaka özetlerini okumaya çalışıyorum.
* Hayattaki en en önemli rolüm gereği okumak zorundayım, çünkü ben bir anneyim. Her ne kadar iç seslerime göre çocuğumu büyütsem de, bu konudaki kitapları da takip ediyorum. Öyle ya, bazı konularda Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
* Hobilerim gereği okumak zorundayım, çünkü ben bir hobi delisiyim. Yemek, seyahat, dekorasyon, bahçe düzenlemesi, örgü vazgeçemediklerim.Bunlarla ilgili çıkan yerli yabancı ne kadar kitap varsa her hafta sonu toplayıp eve getiriyorum. Arkadaşlarımıza ve eve gelen herkese göre çok büyük olan kütüphanemize artık sığamaz olduk.
* Ve rahatlamak, kafamı dağıtmak, bir süreliğine rutin hayattan çıkmak için okuyorum. Anı, macera, aşk, ikili ilişkiler, şiir vs. ne bulursam okuyorum.
* Yatmadan önce mutlaka okurum. Bir sayfa bile olsa okumalıyım, yatağa yatıp direkt uyuyamam. Başucumda bir kitap yoktur, mutlaka bir kaç kitap vardır ve yorgunluk durumuma göre değişir kitapların seviyesi.
* Bir kafede oturup asla kitap okuyamam. Çok fazla çevresini inceleyen, kim ne yapıyor gözlemleyen bir yapım var. Çevreye bakmaktan kitaba konsantre olamıyorum malesef.
* Kuaförde çok güzel kitap okurum ama. Ayda bir kez saç boyama rituelim var ve saçımın boyanması uzun sürüyor. Beklerken sevgili kuaförüm Ayhan ada çayı, habiskus karışımı bir içecek hazırlar bana, kitabım elimde değmeyin keyfime.
* Seyahate giderken yanıma mutlaka en az iki kitap alırım. Birinden sıkılırsam diğerini okurum diye. Ya da gittiğim yerden çok sıkılırsam en az iki kitap bitiririm diye.
* Kitap okuma lambalarına karşı bir düşkünlüğüm var. Çeşit çeşit lambalar alıyorum ama bugüne kadar en kullanışlısı gözlük şeklinde olan, benden söylemesi. Tabi sizin uyuduğunuzu sanan kızınız ya da kocanız, gece odaya girince bir çığlık yükseliyor. Yüzünde iki ışık olan insandan kim korkmaz gecenin kör karanlığında?
* Okuduğumda beni en çok etkileyen kitap ilk okul yıllarında sahip olduğum 'Çocuk Kalbi'dir. Edmondo De Amicis'in bu romanını hala dün gibi hatırlıyorum.
* Yazın güneşlenirken kitap okumaya bayılıyorum. Size bir sır vereyim mi, beni bıraksalar 12 saat yatarım güneş altında, üstelik çilliyim...Kitap okurken nasıl vakit geçiyor hiç anlamıyorum o yumuşacık süngerli şezlonglarda.
* Kitap okumayı çok seviyorum, çünkü ailecek yaptığımız ortak bir aktivite. Biz de herkes akşam yatağa yatınca kitabını alır eline. 8 yaşındaki kızım da çok seviyor okumayı. Zaten küçükken hep dua ederdi, bir an önce okumayı öğrensem de kendi kitabımı kendim okusam diye.
* Kitap okumanın yakışmadığı insan yoktur galiba ama bana kitap çok yakışıyor:))) Şimdi ben de kitabın çok yakıştığı arkadaşlarım Esra, Selgin ve kuzenim Bahar'ı sobeliyorum.