İster çalışan anne olalım ister ev hanımı hepimiz değişik şekillerde bir sistemin içindeyiz. Ev hanımı isek genelde sistemimizi kendimiz kurarız. Sabah kalkma, çocukların ev ya da okul düzeni, günlük yapılacak işler, temizlik, yemek, alışveriş, hobiler tüm bunları bir sisteme koymaya çalışırız. Bazen dış faktörlerden kaynaklı sistemin takıldığı noktalar oluşabilir ama yine de sistemi düzeltmek tekrar rayına oturtmak için liderlik rolü evdeki anneye düşer.Ev hanımı, sistemin koyucusu, uygulayıcısı ve uygulatıcısıdır çoğu zaman.
Çalışan anne için ise durum biraz daha farklıdır. Yaşam koçluğu yaptığım çalışan annelerin en büyük sorunları işyerlerindeki sistemlerle evlerindeki sistemin çakıştığı ve bundan kaynaklı yaşanan aksamalar oluyor çoğunlukla. Çalışan anne hem evdeki sistemin bir parçası hem de işyerindeki sistemin. Üstelik evdeki sistemi çoğu zaman kendi kurarken, iş hayatında sistemi uygulayan oluyor. Çalışma saatleri sistemi, doğum izni sistemi, yıllık izin sistemi, eğitim sistemi, raporlama sistemi, mesai dışı çalışma saatleri sistemi vs. Üstelik bu sistemleri değiştirme lüksü yoktur çoğu zaman. Tam evdeki sistemi yerine oturtur, çalışma saatlerinde bir değişiklik olur hop evdeki tüm sistem çöker. Kendi hobileri ya da çocukların sosyal aktiviteleri için bir sistem oluşturur pat diye mesai saati dışında çalışması gerekir ve sistem alt üst olur. Çocuğunun doğum tarihini bile yıllık iznine göre planlamaya çalışan ve buna denk getirmeye çalışan anneler tanıyorum. Hal böyle olunca da annenin iş kadını – ev kadını – anne rollerinin çakışması, duyduğu vicdan azapları, yetersizlik hissi, başarısızlık duygusu kaçınılmaz oluyor. Hatta iş bazen kendi fiziksel ve ruhsal sisteminin bozulmasına kadar gidiyor.
Sistemlerin bizi yönetmesine izin vermek yerine bizim sistemleri yönetmekten başka çaremiz yok o zaman. Hayattaki asıl hedefimizi, bizi mutlu edecek şeyi belirleyip diğer tüm yaptıklarımızı bu hedefe ulaşmak için bir amaç olarak görürsek sistemler bizi daha az etkiliyor. Hayattaki tek hedefimiz nefes almak değil elbet, ama dar bir mekanda nefessiz kaldığımızda değerini anlıyoruz nefes alıp vermenin. Aynı bunun gibi hayattaki hedefiniz neyse diğer tüm sistemlerin bu hedefi gerçekleştirmekteki adım olduğunu unutmazsanız zorunlu sistemlerin sizi daha az etkilediğini göreceksiniz.
Çalışan anne için ise durum biraz daha farklıdır. Yaşam koçluğu yaptığım çalışan annelerin en büyük sorunları işyerlerindeki sistemlerle evlerindeki sistemin çakıştığı ve bundan kaynaklı yaşanan aksamalar oluyor çoğunlukla. Çalışan anne hem evdeki sistemin bir parçası hem de işyerindeki sistemin. Üstelik evdeki sistemi çoğu zaman kendi kurarken, iş hayatında sistemi uygulayan oluyor. Çalışma saatleri sistemi, doğum izni sistemi, yıllık izin sistemi, eğitim sistemi, raporlama sistemi, mesai dışı çalışma saatleri sistemi vs. Üstelik bu sistemleri değiştirme lüksü yoktur çoğu zaman. Tam evdeki sistemi yerine oturtur, çalışma saatlerinde bir değişiklik olur hop evdeki tüm sistem çöker. Kendi hobileri ya da çocukların sosyal aktiviteleri için bir sistem oluşturur pat diye mesai saati dışında çalışması gerekir ve sistem alt üst olur. Çocuğunun doğum tarihini bile yıllık iznine göre planlamaya çalışan ve buna denk getirmeye çalışan anneler tanıyorum. Hal böyle olunca da annenin iş kadını – ev kadını – anne rollerinin çakışması, duyduğu vicdan azapları, yetersizlik hissi, başarısızlık duygusu kaçınılmaz oluyor. Hatta iş bazen kendi fiziksel ve ruhsal sisteminin bozulmasına kadar gidiyor.
Sistemlerin bizi yönetmesine izin vermek yerine bizim sistemleri yönetmekten başka çaremiz yok o zaman. Hayattaki asıl hedefimizi, bizi mutlu edecek şeyi belirleyip diğer tüm yaptıklarımızı bu hedefe ulaşmak için bir amaç olarak görürsek sistemler bizi daha az etkiliyor. Hayattaki tek hedefimiz nefes almak değil elbet, ama dar bir mekanda nefessiz kaldığımızda değerini anlıyoruz nefes alıp vermenin. Aynı bunun gibi hayattaki hedefiniz neyse diğer tüm sistemlerin bu hedefi gerçekleştirmekteki adım olduğunu unutmazsanız zorunlu sistemlerin sizi daha az etkilediğini göreceksiniz.
1 comment:
Bayıldım!
Post a Comment